14 Ekim 2023 Cumartesi
Siyah Öfke - Mustafa Demirci
7 Mart 2023 Salı
Malina - İngeborg Bachmann (BCP-Şubat)
Felsefe, Psikoloji ve alman filolojisi okuyan yazar aslında bir anlamda klasik tabirle bizim alim dediğimiz cinsten kendini her alanda eğitmiş bir toplum önderi olabilecek bir kimliğe sahip olabilecek potansiyele sahipken yine Gogol gibi yasadıgı psikolojik rahatsızlıklar yüzünden hazin bir sekilde (bence) hayatına son vermis. 70 lerin çiçek cocuklar! ının popüler oldugu, herseyın serbest olusunu şiar edinilen bir zamanda (1) bir cok yazarla ilişkisi olmasına ragmen hayatının sonlarında Max Frisch ile olan acık! ilişkisinden dolayı cok acı ceken yazar son zamanlarında aşırı sakınlestırıcı, ilaç ve uyusturucu kullanmaya baslamıstı. Aldıgı yuksek dozda uyku ilaclarından sonra sigarasından cıkan yangında yara alıp hastaneye kaldırılmıs ama yanıklardan degıl doktorların uyusturucu krizi gecirdigini anlamaması sonucu orta yaşlarında olmasına rağmen yoksunluktan ölmüş ve bence Alman edebiyat ve düşün dünyası önemli bir kişiyi kaybetmiş.
11 Ocak 2023 Çarşamba
Gogol - Aksam Sohbetleri, Burun, Palto ve Bir Delinin Hatira Defteri
Bu seneye Gogol okuyarak baslamamin nedeni benim buyuk cocuklara 'Burun' hikayesini okumamdir. Hikaye oyle hosuma gitti oyle bana gore bir dili vardi ki ardindan 'Palto', 'Bir delinin Hatira defteri', 'Neva Bulvari', 'Dikanka yakinlarinda bir ciftlikte Aksam Sohbetleri', 'Mufettis' kitaplarini okudum ve simdi Olu Canlar kitabini okuyorum. Bu yayini bahsedecegim kitap sayisi cok oldugu icin mecburen 2 ayri gruba bolecegim. Mufettis, Neva Bulvari ve Olu Canlar hakkindaki yayinim daha sonra gelecek.
1809- 1850 yillarinda Ukrayna bolgesinde Kirim kulturunun icinde dogup buyuyen Gogol, daha sonra Almanya ve Petersburga gidip tarih okuyup siir ve tiyatrolara merak salsa da yazdigi ilk siirleri acimasiz bir sekilde elestirilince edebiyata kusup hic sevmedigi halde memur olarak calisir. Daha sonra Puskinin de destegi ile yazmaya geri donen yazar, ilk kitabi 'Dikanka yakinlarinda bir ciftlikte aksam sohbetleri' hakkinda pozitif elestiriler alinca yazarliga devam eder. Kuskusuz Gogolun yazin hayatinda Puskinin destegi ve Gogolun ona duydugu sevginin etkisi cok buyuktur keza Puskin oldugunde de Gogolda bunun derin bir etki biraktigini goruyoruz. Daha sonrasinda da Dotoyevski ve Turgenyev gibi yazarlar hepimiz Gogolun Paltosundan ciktik diyerek ona olan hurmetlerini gostermislerdir. yasliliginda Dindar bir karaktere burunup Olu Canlar kitabinin 2 bolumunu yaktiktan 10 gun sonra da olmustur. Cok kabaca Gogolden bahsettikten sonra okudugum kitaplara kisaca degineyim...
30 Aralık 2022 Cuma
Göl İnsanları ve Rahmet Yolları Kesti - Kemal Tahir
Kemal Tahir:
Aslında Toplumsal Gerçekçi kitapları okurken çok zorlanırım. Daha önce Orhan Kemalden de okuduğum o bir kaç kitabı çok zor bitirmiştim. Olayların tüm çıplaklığı ile aktarılması empati yaptığın karakterlerde katlanılması zor durumları okumak beni psikolojik olarak etkiliyor. O sebepten Korku Gerilim içerikli kitapları da okuyamam. Sanırım çocuklardan sonra böyle oldum.
Biliyorsunuz Türk Edebiyatının Kemalleri ünlüdür; Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir vs.... Kemal Tahir denince ilk akla gelen diğer birçok kült kitabı yerine Göl İnsanları ve Rahmet Yolları Kesti kitaplarını seçmemin nedeni bir Hikaye okuma projesinde görmüş olmamdı. Kemal Tahir 1910-73 yılları arasında yaşamış, dönemin bir çok yazarı gibi o da (askeriyedeki kardeşine Sabahattin Ali kitabı hediye ettiği için) hapse girmiş, yine bir çok yazar gibi mahlas kullanarak İsmail Kemalettin Demir ismini Romanlarında Kemal Tahir olarak değiştirmiştir. 12 sene hapiste yatmasına rağmen kitaplarındaki Devletçi yaklaşım her zaman güçlü olmuştur. Onun için devletin yeri çok özeldir. Keza kitaplarında da Devlet gücünün zayıfladığı mesela savaş dönemlerinin toplumun her kesiminde nasıl ahlaki bir çöküşle sonuçlandığını okuyucu da görmektedir.
1 Ağustos 2022 Pazartesi
Robert Heinlein / Ay Zalim bir Sevgilidir ve Yaban Diyarlardaki Yabancı
1 Mart 2022 Salı
Metod Üzerine Konusma - Descartes / Fizik ve Felsefe - Heisenberg
Yazar: Rene Descartes
Kartezyen Felsefenin babası Descartes, zamanında yasanan sıyasal ve teolojık tartısmalara karsı kendi icine dönerek bir Metod olusturup dusunme serüvenine devam etmesinin yazıya dökülmüs hali bu kitap. Aslında cogu zaman pek önemsemesek de herseyde oldugu gibi felsefede de söylenen seyden daha önemli olan kisinin kullandıgı Metoddur. Cok kabaca özetlersem : Descartes önce herseyi degilleyerek kendi icine dönmüs ve varlıgının tek kanıtı olan düsünme mefhumundan hareket etmis. Ruyalarmızda düsündügümüz madde (beden, evren) farklı olabildigine göre maddeden degil, düsünme üzerinden yola cıkabılırız ancak. Düsenebildigimiz seyler mutlaka bizden daha üstün degildir cunku onları biz olustururuz ama Tanrı dusuncesı bizi astıgına göre mutlaka bir Tanrı vardır. Eger Tanrı varsa bizi koydugu bu evren de gercek olmalı cunku Tanrı Dusunebilen Mahlukunu asla kandırmaz. Burdan hareketle Descartes madde ve Ruh ayrımı (ben-evren) olarak bildigimiz düalıst, Kartezyen felsefeyi Avrupaya sokuyor ve onun yaptıgı bu etkıden sonra artık batı felsefesı bu kartezyen ıkılıgı uzun sure asamıyor.
Gelelim yazarın Metoduna. Yazar hayatı boyunca daha cok Avrupa ülkelerini gezip sıradan insanların arasında yol üstündeki konaklarda, bazan üniversitelerde, felsefe yapan arkadaslarının yanında, daha cok da yalnız kalarak vs. uzun seyahatleri sırasında dusunmeye fırsat buldugunu soyluyor. Kendisine düsünmesinin önüne gececek, yani zaman kaybettirecek her türlü seyden kactıgını ve sahip oldugu tüm vaktı bu ıse ayrımak ıstedıgını soyluyor. Bir yerden sonra kendisini cok ıyı anladgıını zannettıgı kısılerın bıle yaptıkları sohbetın hemen ardından kendısının asla kastetmedıgı seylerın kendı adına yayıldıgını farketmesı uzerıne kitap yazma meslegi olarak ifade ettigi yazarlıga bir nevi mecbur kaldıgını soyler ve kendısının yazmadıgı ve kendı adına anlatılan hıcbırseyı kabul etmememizi de soyler. Burda aklıma (zavallı!) Kuhn geldı. Bilimsel Paradigma kavramını ilk kullanann ve tanımlayan Kuhn, daha kendısı yasarken kendi ortaya attıgı kavramın yıne kendısı adına 50 degısık anlamda kendısıne atfedıldıgını gorunce ve tum ıtırazlarının bosa oldugunu farkedınce o kavramı bır daha hayatında hıc kullanmadı. Daha yasarken fılozofların, bilim adamlarının, din adamlarının, hatta ilahi metinlerin vs... soyledıklerı ve yazdıkları manupule edılebılıyorsa gerisini siz düsünün!!!! (Bu noktada metod kavramı altında dusunursek karsılastıgımız herseyı anlamak ıcın 'Gramer'ın tasıdıgı önemi vurgulamk ısterım)
1 Şubat 2022 Salı
İki Kültürü aşmak - Richard Lee, İmmanuel Wallerstein / Sessiz Bahar - Rachel Carson
Koordinasyon: Richard Lee, İmmanuel Wallerstein
Kitap, icinde Türk yazarların da bulundugu bir grup akademisyenin makalelerinden olusurken, amacını sosyal ve doga bilimlerini sureklı ayrısan yolculuklarında birbirlerine yaklastırmak olarak sunuyor. Tarih boyunca bilimsel bilgi ıle sosyal bilimler sürekli ayrısan bir yol izlemis ve gunumuzde de ayrılıklarının en zırve donemlerınden birini yasarlar. Erken modernlik döneminde bu yolculuk Royal Society'nin (Kraliyet Toplulugu) erken doga bilimi ve beseri bilim olarak ayrım yapmasıyla ilk defa karsılarıyoruz. Dogayı arastıranlar bilim ve felsefeyi birbirini tamamlayan disiplinler olarak görürken, zamanla feslefeyi spekülatif olarak görmeye baslamaları ve bunu takıp eden zamanlarda bilimsel bilginin daha cok Fransada, Tarih özelinde beseri bilgilerin de Almanyada alan bulması ile birbirine zıt ıkı ekol olarak yolculuguna devam etmısler. 19 yy ın unlu sairi Arnold bir mektubunda 'Oglunun kafası doga bilimleri ile dolacagına, Günesin Dünyanın etrafında döndügüne inansın daha iyi' yazması bu ayrısmanın ne kadar uc noktalara ulastıgının göstergesi olabilir.
'Bilim ethosunun merkezinde doganın büyüsünü bozmak vardı ve bu görüs insanın dogaya hükmedebildigi ve hükmetmesi gerektigi sonucunu haklı cıkarıyordu. Neticede 17. yy dan itibaren bilim yalnızca teolojiden kopmakla kalmamıs, insanın doga ile girdigi iliskide kendisine Tanrı gibi bakmasını da makul kılar olmustu.' S51
25 Aralık 2021 Cumartesi
Doga Tasarımı - R.G.Collingwood / Theaitetos - Platon
1 Aralık 2021 Çarşamba
Siyasal Kavramı - Carl Schmitt
22 Kasım 2021 Pazartesi
Ethik'in Kısa Tarihi - Alasdair Maclntyr
Yazar: Alasdair Maclntyr
Bir kavramın (Ethik) hikayesini tarihten günümüze olan yolculugunu Homerik cagdan alıp Sokrat, Platon, Aristo, Luther, Machiavelli, Hobbes, Spinoza, 18. yy. Britanya ve Fransız Argumanları, Kant, Hegel Marx, Kierkegaard, Nietzsche, Reformcular, Faydacılar, İdealistlerden Modern Felsefeye kadar takip eden yazar okuyucuya insanın eline bırakılan hicbirseyin sabit kalmayacagını ve anlamın A noktasından B noktasına kadar heryere ugrasa da asla soru isareti bırakmayacak kesinlige sahip olamayacagını göstermis aslında. Bu kitabı okuduktan sonra Heiddegerin Dil teorisinin, yani dillerin insan öncesi bir varlık alanı oldugu, benzer sekilde Kelimelerin de Kantın isaret ettigi üzere insandan askın anlam kumelerıne sahip olduklarını cok daha iyi farkettim. Anladım kı Kelimelerin anlamları askın olan varlıgın atadıgı sekılde degıl de kendımizin olusturdugu o sonu gelmez öznellık alanına göre belırlenırse ınsan tarih boyunca da gordugumuz uzere bır kaosa gırıp ordan asla cıkamayacak.
İskoc yazar Maclntyr da Ethik kavramının tarih boyunca degısen yolculugunu anlattıgı bu kıtabında; tarihte kelimelerin anlamlarının sıradan halk hareketleri ile ya da zamanla degisemeyecegini ancak ve ancak filozofların olusturdukları on kabuller ile ınsaa ettıklerı sıstemler ıle kelımelerın anlamlarını degısıme ugratmanın mumkun oldugunu soyler. Kelımelere yuklenen anlamlarla oynamak aynı zamanda gerceklıgı ve hakıkatı degıstırmek olacagı ıcın Filozfun elındekı bu gucun farkında olan Hitlerin de iclerinde bulundugu Akıllı yöneticiler Felsefi hareketleri yasaklama, Filozofları sürme ya da öldürme yoluna gitmislerdir. Yazarın akıllı yöneticiler demesıne bakmayın hicbirzaman mesele hakıkatı anlama cabası olmamıs; mesele her zaman bu gucu sadece kendi elinde bulundurmaktı.
20 Kasım 2021 Cumartesi
Düsünme, Konusma ve Söz Üzerine - Gazali
Yazar: Gazali
Daha önce paylastıgım bazı kitaplardan farkedilecegi üzere Aristodan islam felsefine, ordan da Deskartes ve Heidegere kadar düsünürler arasında Düsünme ve Dil ile ilgili bir sorun bulunmaktadır. Nerdeyse tüm filozoflar önce Dil ve Düsünme üzerine bir temel insaa etmek zorunda kalmıslardır cunku bu ıkı seyi nasıl konumlandırıyorsak insaa edecegimiz hakikatler de ona göre sekil bulacaktır. Yunan felsefesini örnek alan islam felsefesi de (Arapca konusulan düsünce hareketi) Farabiyle birlikte tahmin edilecegi üzerine insanogluna hakikatlerin Allahın klavuzu aracılıgı ıle bildirildigi form olan Dil faktörü geri plana atılarak insanın tekelinde olan Düsünceyi merkez noktaya oturtma cabası oldukca farkedılır olmustur. Düsünce Dili belirleyen bir güce kavusunca da hakiketler düsünene göre degisen hıcbır sabıtesı olmayan bir hale bürünür. Acılan bu kapıdan giren islam filozofları belirleyici olan kendi Düsüncelerinden belirlenen olan Dile anlam bicmeye baslayınca Allahın ne gönderdigi degil ondan bırılerının ne anladıgı cok daha onem kazanmaya baslamıstır. Daha sonrakı yüzyıllar boyunca Farabıden etkılenen tüm islam fılozofları gıbı Gazalı de acılan bu kapıdan faydalanmayı bilmis anlasılan. Günümüzde fikir hareketleri taraf tutar gibi tutuldugu icin sözkonusu Gazalinin bu risalesinden sadece bazı pasajları oldugu gibi aktarmakla yetinip yorum yapmayacagım.
'Düsünme, hangi dilden ve anlatımdan olursa olsun, nefisteki anlamı baskalarına iletebilmelidir. İnsana ulasan Allahın konusması veya sözü, düsünmeye sahip olan insan tarafından hem kavranmakta, hem de bir dile ve anlatıma kavusmaktadır. Her ne kadar anlam, ilahi alemden olsa da, bu anlamı kavrama ve onu ifade etme, insana aittir. İnsan onu, konustugu dile veya icinde bulundugu toplumun diline göre ifade eder.' Allahın konusmasının Resul tarafından teblig edilmesiyle ilgili olarak Gazali, sunu kaydeder; 'Allah konusmak istedigi vakit konusmasının anlamlarını, peygamberlerine ve elcilerine vahyeder ve Ruhul Kuds vasıtasıyla vahiy ısıgını onların kalplerine bırakır kı, yasa koyucu olan (peygamber) kendi diliyle Allahın konusmasını ifade etsin ve kendi beyanıyla ondan söz etsin....,... Kurandaki harflerin peygamberin nefsinden dogduklarından kusku duymayız' S:19
31 Ekim 2021 Pazar
Hermenötik - Richard E. Palmer
Yazar: Richard E. Palmer
Okul yıllarımda daha cok sanat eserını anlamaya odaklanarak okudugum bu kıtabı, bu yıl kuran calısmalarım dahılınde tekrar gozden gecırırken aradan gecen yaklasık 20 sene ıcınde gerceklesen degısımım ve seylere bakısım dahılınde tekrar okumam gerektıgını farkettım. Bu defa bir siir, roman ya da sanat esrını degıl, Allahın bize gönderdigi Klavuzu anlamaya calısırken kısıde gerceklesen asamalar uzerıne dusunerek okudum. Farkettım kı genel olarak iman ettigini ıddıa eden bizler bile Kurana herhangi bir yazarın ıcınde buldugu kısıtlı dılı kullanarak yine ıcınde bulundugu tarıhsel zemıne sıkısmıs bir hal ile yazdıgı bir kıtapmıs gıbı yaklasıyoruz. Normal bir kıtabı anlarken bilmemiz gereken yazarın etkılendıgı tarıhsel zemın faktörünü mesela biz ve ilahıyatcılarımız dahıl 'Allahı' kastederek kullanıyoruz.
Bu kitap ise yorum bilim tarıhınde oldugu gıbı bir metni anlama cabaları batıda incil ile basladıgı ıcın önce kutsal kitap üzerinden daha sonra ise kutsal kıtabın sistemden cıkarılmasıyla bırlıkte herhangi bir metni anlama uzerıne gelıstirilmıs ana teorileri sıralıyor. Kutsal Kitap tefsirine karsı gelıstırılen askın olan anlam bilim teorılerınden zamanla dilsel bir metodolojı ve lınguıstık anlam bilim olarak Hermenötik baslıkları ele alınıyor. Ayrıca dil teorilerinde Alman dililinde konusan cografyanın baskınlıgından dolayı yazarın bu teorılerde kullanılan bazı kavramları almanca orjınalı ıle bırakması okuyucunun metnı anlamasını kolaylastırmıs.
Bultmann, Ebeling, Fuchs, Betti, Hirsch, Schleiermacher, Ast, Wolf, Dilthey, Heidegger, Gadamer vs. gibi dil teorisyenlerinin yaklasımları kitapta oldukca sade ve karsılastırmalı bir sekılde acıklanmıs. Gramer, kelime, anlam, ortam ve kisi baglamında SÖZ'ün anlasılması. Ben daha cok kuran merkezlı calıstıgım ve 'Diller Allahın ayetleridir' ayetınden hareketle, özellikle Kantın Askın transandantal katagorılerı ve kavramlarını da dusununce Heideggerin dil teorısının Kuranın ayetlerıne benzerlıgı beni cok etkıledı. postada varlık ve zaman kıtabı beklıyor kı geldıgınde o kıtabı tekrar bır de bu gozle okumaya karar verdım. Cok fazla uzatmadan kıtaptan benım Nırengı noktam olan Kurana benzerlıgı olcusunde haklı ve etkıleyıcı buldugum kısımların sonuc bolumunden bır kac cumle aktarmak ıstıyorum.
30 Eylül 2021 Perşembe
El Medinetül Fazıla - Farabi
3 Ağustos 2021 Salı
Bilim Tarihi, Tarih Hırsızlıgı ve Avrupa İslama neler borclu?
15 Haziran 2021 Salı
Kıraat ve Kuran Tarihi: Mehmet Dag ve Mehmet Unal
15 Nisan 2021 Perşembe
Kuranın Mekke dönemınde yazılısı, Mekke dönemi siyasi düsünce Metodolojisi ve İbadi Klasigi 'Es Sire'
15 Mart 2021 Pazartesi
Fareler ve İnsanlar, Gögü Delen Adam ve Yavasla
Kitap: Göğü Delen AdamYazar: Erich Scheurmann1920 de basılan ve Avrupaya egzotik bir bakışla bakan ilk gezi! kitabı olması dolayısıyla alman edebiyatında oldukça ses getirmis bir kitap. Gezi dediysem aslında klasik anlamda gezip görülen yerlerden ziyade yazarın Avusturalya ile Amerika arasında olan Samoa adasında bulunduğu zamanlar tanıştığı ve avrupayı gezip görmüş olan bir yerli ile yaptığı sohbetler üzerine yazılmış bir kitap. Kitabın üslubu Tuiavii'nin kendi halkına beyazlara özenmemeleri gerektiği noktasında yaptığı çok sade ama aynı zamanda felsefi Hitaplardan oluşur.Tuiavii çeşitli misyoner faaliyetleri dahilinde avrupayı gezmiş ve Batı medeniyetine karşı çok isabetli düşünceleri olan biri. Zaman, düşünme, para, meslekler, bilim, şehirleşme, eğlence sektörü vs.. gibi bir çok alanda Avrupalı hayatın bir yerlinin hayatına göre eleştirisini okuyacaksınız.Içinden dersler çıkarılabilecek ve farklı bakış açılarını gözlerimizin önüne en yalın haliyle sunan bu kitabı herkese tavsiye ederim."Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama kelimesi kelimesine çevirince "Göğü delen" anlamına gelir. Samoa'ya ilk misyoner nir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O göğü delip geçmişti."