25 Aralık 2021 Cumartesi

Doga Tasarımı - R.G.Collingwood / Theaitetos - Platon

1934 de yazılan Doga tasarımı kitabı, düsünce tarıhı boyunca göze carpan onemlı evren tasarımlarını yazarın da kendı yorumu ıle zenginlestirerek okuyucuya aktardıgı güzel bir calısma. Kitap sunus bölümünde kısaca Yunan, Renaissance ve Modern doga görüsünü karsılastırırarak baslar. Talesin de icinde sayıldıgı Yunan öncesi İyonya doga bilimi ile Yunan görüsünü karsılastırırken bu ıkı kulturun zaman ve mekan olarak her ne kadar birbirlerine yakın olsalar da kullandıkları kavramlara verdıklerı anlamların farklılıgı ve bunun uzerınden farklı evren teorilerine sahip oldukları bilgisi genelde bu konulara kabaca bakan calısmaların atladıgı bence onemlı bir nüanstı.

Mesela Degisimin yunan görüsünde döngüsel olusunun modern donemde bunun tersine ilerlemeci hale dönüsü; Yunan görüsünde canlı bir bütün olan doga, rönesansta bir makine, modern dönemde de evrimsel olusu (makine kapalı bir dizgedir ve calısması ıcın tamamlanmıs olmalıdır, o nedenle modern donemde evrım kuramını kurtarmak ıcın makıne gibi calısan doga anlayısı modern donemde terkedılmıstır); ve rönesanstaki mekanik doga tasarımının terkedılmesıyle birlikte modern donemde Yunan Erekselligi tekrar sisteme girmesi gibi karsılastırmalı bir üst bakıs yakalamıs yazar.

Özellikle Yunan dusuncesındekı evren anlayısını anlatırken Platonun Timaios dıyaloglarının bu konuda kilit kaynak oldugunu farkettım ve Platonun Timaios kitabını ayrıca okudum. Okumalarım sırasında bir sonraki okuyacagım kıtabı belırleyen sey hep bir önce okudugum kitapta merakımı celbeden ya da daha ıyı calısmam gerektıgını dusundugum fragmentler belirler. Bu nedenle uzun soluklu bir okuma planı yapamam. Bu kıtap da beni tekrar Sokrates ve Platona götürdü. 

Her ne kadar yukarda dusunce tarıhının evren tasarımını kabaca anlattıgını soylesem de bazı krıtık yerlerde klasık goruslerı ezber bozan bir yaklasımla yıkıyor. Mesela bize hep genel gecer olarak ogretılen Copernike kadar insanoglu dünyanın merkezde olması hasebıyle kendısını hep onemlı gormustur dıye ogretılır. Denir ki; ' Copernık'in etkisinin seyler cizelgesinde Yer'in önemini azaltmak ve insana kücük yıldızlardan birinin cevresinde dönen soguk maddenin kücük bir parcası üzerindeki mikroskobik bir asalaktan baska birsey olmadıgını ögretmek oldugu soylenmıstir.' Bu feslefece sacma ve tarihsel olarak yanlıs bir dusuncedir. Kaldı kı ortacagın en cok okunan kitabı olan ve okuma yazması olan cogu kısının bıldıgı Boethius Copernıkten bin sene önce sunları yazıyordu: ' Gökbilimsel kanıtlardan, evrenle karsılastırıldıgında tüm Yer'in bir noktadan daha büyük olmadıgını, yani gökküreyle karsılastırıldıgında hicbir büyüklügü yok diye dusunulebilir. Ptolemaiosa göre, bu kucucuk kösenin ancak dörtte birinde calılar yasayabilir. Bu dörtte birden Denizler, Bataklıklar ve ötesi ıssız alanlar cıkarılırsa, insana kalan yer sonsuz kücük adını bile güclükle hakeder.' S116. Yazar, Copernıgın onemının zaten 16 y.y. Avrupasında okumus herkesın bildigi dunyanın kucuklugu ve merkez olmaması bilgisini yinelemesi degil, tersine Maddi dünyanın bir merkezi olmadıgını soylemesıdır. Maddi dunyanın merkezı yoksa meddeye dair yaptıgımız tüm karsılastırma calısmaları bir yanılsamadan ibaret olur. 

Yazarın özellikle Newton ve Galıleo ile ilgili paylastıgı veriler okuyucuda yazarın daha tarafsız oldugu ızlenımı yaratıyor. Bilim tarıhımızde Newton, Galileo gibi unlu dusunurlerın yapmıs oldugu tum hataların ustunu örten bir yazın tarıhımız oldugu ıcın bu kıtapı okuduktan sonra ezber bozan bır dıle sahıp oldugunu farketmemek elde degil.

Özellikle kitaptan su paragrafı paylasmak ıstiyorum; 'Maddecilik bir basarıdan cok bir özlemdi. Onun tanrısı, gizemli halleri bizim kavrayısımızı asan bir tanrıydı her zaman. Bilimin ilerlemesiyle günün birinde onları kavrayacagımız umudu tasındı hep, öyle ki maddeciligin bilimsel güvenilirligi henüz elde olmayan varlıklar üzerine cok buyuk cekler kesilerek korundu. Laboratuarda deneysel dogrulama -bıyokımyacıların sentetik olarak üre üretme basarısını gösterdikleri zaman saglanan dogrulama cesıdı- basarısız oldugundan, beyin tıpkı safra kesesinin safrayı saklaması gibi düsünceyi saklar türünden bir önerme bir din dogması olarak görülebilirdi, ama bilimsel olarak bakıldıgında yalnızca kuru sıkı atmaktı' S125

Son olarak yazar Doga Tasarımı calısmasından sonra vardıgı son nokta olan su son paragrafını da eklemem gerekıyor ki daha sonra Tarih tasarımı eserıyle akademık dunyada yerını nasıl saglamlastırmıstırdıgını gorebılelım..; ' Sonuc olarak dusuncenın bir bicimi olan doga bilimi bir tarih baglamında vardır., hep bir tarih baglamında varolmustur ve varlıgı tarihsel dusunceye dayanır. Buradan kimsenin tarihi anlamadan doga bilmini anlayamayacagını, kimsenin tarihin ne oldugunu bilmeden doganın ne oldugu sorusunu yanıtlayamayacagını cıkarsama cesaretini gösteriyorum. ' S 205



Kitap adı: Theaitetos
Yazar: platon

Platonun Theaitetos isimli eseri sokratesin son zamanlarinda 2 kisi ile (ama aslinda daha çok theaitetos isimli bir genc ile) yaptigi sofistlerin varligin mahiyeti uzerine vardiklari sonuclar dogrultusunda bilginin aslinda mumkun olmadigi ogretisini elestirerek baslayıp, Varligin ve Bilginin mumkunlugu uzerine bir konusmadir. 

Biliyorsunuz ki sokrates kendisine bir Ebe benzetmesi yaparak karsidaki kisideki bilgiyi doğurtmaktan başka birşey yapmadığını iddia eder. Sokratik diyalog şekli ile bilginin aslında "kanıta dayalı doğru sanı" olduğu sonucuna vardıktan sonra sokratik bir yontemle yani aslında bilginin ne olduğunu söylememiş gibi yapip konunun ucunu açık bıraktığını iddia eder. 

Yunan dusuncesinin varlik ve bilgi tartışmaları uzerine nerdeyse ana kaynak oldugunu soyleyebileceğim bu diyalogu okumayı herkese tavsiye ederim. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlariniz icin