6 Eylül 2023 Çarşamba

Film: Mandalinalar - Zaza Urushadze

Mandalinalar, Gürcü-Eston ortak yapımı, yine gürcü yönetmen Zaza Urushadze'nin 2013 de çektiği bol ödüllü savaş ve drama filmidir. Estonyada çekilmiştir.


Konusu:

1991 yili Gürcü-Abazya savaşı (işgali) başladığında bölgede oturan Estonyalılar atalarının ülkesi olan Estonyaya dönerler. Sadece 2 yaşlı adam Ivo ve Margus mandalinalar heba olmasın diye evlerinde kalırlar ve hasat zamanı için mandalina kasaları yaparak günlerini geçirirler. Bir gün Ivo, biri Gürcü diğeri Çeçen olmak üzere 2 düşman askeri yaralı bulup evine alır. Yoksulları koruyan bir azizin adını taşıyan Ivo isimli Estonyalı birinin ev sahipliği altında Çeçen ve Gürcü iki düşman askerin iyileşene kadar geçirdikleri zaman dilimi içinde seyirciye, savaşın doğasının anlamsızlığı ve aslında her savaşta 2 tarafın da kaybettiği duygusu verilir. Savaşı pornografik olarak göstermeden anlatabilmesi ayri bir beceri. Savaşıyoruz ama neden sorusunu soruyor. Düşük bütçeli az oyunculu ve gerçekçi bir kurgusu var. Bir nevi bir Durum analizi sunduğu için dinamik bir kurgusu yok ve Filmin hikayesinden cok müzigi seyirciyi sürüklüyor.

30 Ağustos 2023 Çarşamba

Konumuz Tarih - 2 Kitap 1 Dergi 1 film (BCP-Ağustos)

Blogları Canlandırma Projesi adı altında her ay belirlenmiş bir konuda istediğimiz birseyler karalıyoruz. Normalde her zaman tarih içerikli okumalar yapsam da bu sene nerdeyse hep tarih okudum diyebilirim. O nedenle buraya yazacak bu ay okumuş olduğum çok kitap var. Begendiğim kitaplar hakkında çok uzun yazdığım için bu yazıya da birden fazla yayım eklemem gerektiği için daha kısa yazabileceğim 2 kitabı bir film ve bir dergiyi ele aldìm.

Fatih sultan mehmet hakkında önemli Tarihçilerimizden Koçu'nun kitabını kısaca bahsedip geçebildiğim için buraya aldım, Boleyn Kızını ise beğenmediğim için nispeten kısa yazdığımı düşündüğümden buraya aldım.

6 Ağustos 2023 Pazar

Film: Küçük Joe - Jessica Hausner

Avusturya film akademisinden mezun Jessica Hausner'in Cannes film festivalinde ödül almış ve Avusturya-Almanya-Ingiltere ortak yapımı olan  2019 da çekilmiş Küçük Joe isimli filminde ana karakter olan Alice bir şirkette yeni türler oluşturan bir bitki yetiştiricisidir. Sadece bu şirketten satın alınabilsin diye kapitalist kaygılarla genetiğine müdahale edip kısır bırakılan bu bitki kendi soyunu devam ettirebilmek için mutasyona uğrar ve polenleri aracılığı ile insanların koku reseptörlerinden girip beynin ilgili bölgelerini işgal ederek diğer yaşayan organizmaları (insan) sadece kendi türünün devamını dert etmiş askerlere dönüştürerek bitki, soyunu devam ettirmenin yolunu bulmuştur.

Burada kendisi de bir Anne olan Alicia, insanları mutlu etmesi için ürettiği ve adına küçük Joe dediği projesi için çalışırken kendi çocuğunu ihmal ettiğini görürüz. Kapitalist kaygılarla kısır bırakılmış yeni tür bitki üzerinden de her canlının üreme hakkı olması tezi işlenir. 

1 Ağustos 2023 Salı

Ahi Evren - Mevlana Mücadelesi / Mikail Bayram (BCP-Temmuz)

Bloglari canlandirma projesi kapsaminda gecen ayin konusu mizah ya da alman edebiyati idi. Hatta uluslararası Nasrettin hoca senlikleri de 4 temmuzda yapılıyormuş. Bu aya denk gelmis olduğu için her ne kadar benim incelemem pek mizah içermese de Nasreddin Hocayı doğru tanımak istedim. (BCP etkinligi hakkinda genis bilgi icin Buraya tıklayın)

Daha once Mikail Bayramin Nasreddin Hocanin kimligi ile ilgili calismalarini dinlemis ve hicbir tarihcinin cesaret edemedigi sekilde bulgularini aciktan paylasmasini takdir etmistim ama bir turlu kitaplarini okumaya firsatim olmamisti. Bu vesile ile Mikail Bayramin Nasreddin Hocanin kimliği ile ilgili çalışmalarını sundugu son kitabi Ahi Evren Mevlana Mücadelesi isimli kitabini okumanin bu konuda son verileri ve elestirilere cevaplari da icermesi hasebiyle en dogru secim olacagini dusundum.

8 Temmuz 2023 Cumartesi

Çabuksığınlar - Grumberg (BCP-Haziran)

BCP haziran ayı konularından biri de fransız edebiyatı idi. Ben de fransadan bir çocuk edebiyatı örneği seçtim.


Çabuksığınlar kitabı hem anlatımını hem de çizimlerini çok beğendiğim başarılı bir çocuk edebiyatı örneklerinden biri. Kitapta Çabuksığın ailesi güncel olarak düşündüğümüzde okuyucuya bir mülteci ailesini hatırlatan, yani kendilerine yaşayabilecekleri bir yer arayan, küçük şeylerle mutlu olan eğlenceli, kendi halinde, sıcacık bir aile. Ailenin başından geçenler her ne kadar zaman zaman insanın yüreğini burksa da, olaylara mültecilerin gözünden ve özellikle de mülteci çocukların masumiyetleri üzerinden bakabilmiş. Yetişkinlerin yasa ve kanunlarının zaman zaman soğuk ve insanlık dışı uygulamalara dönüşebileceğini alt metne yedirerek hem çocuk kitabı özelliğini yitirmeden hem de olayın ciddiyetini okuyucuya hissetirebilen bir eser olmuş.

10 Haziran 2023 Cumartesi

Ali Şeriatiden 4 kitap (BCP-Mayıs)

Ali Şeriatinin "Dine Karşı Din", "Ebuzer", "Insanın dört Zindanı" ve "Anne Baba biz Suçluyuz" isimli kitaplarını bu defa sesli kitap olarak dinledim. Ali Şeriatinin özellikle dini içerikli denemelerini tercih ederek biraz kolaya kaçtìm. Keza Şeriati özellikle günümüze yakın tarihlerde yaşamış, bizimle ortak kültür havuzundan çıkmış nadir fikir adamlarından biridir aslında. Yazar bu 4 kitapta da iranda din adamları tarafından vaazedilip uygulamada yaşanagelen  hakim inanç sistemini net ve sert bir şekilde eleştiriyor. Irandaki Şia gibi ehlisünnet itikadına aykırı bir inancı uzaktan eleştirmek Türkiye ehlisünnet inancında büyümüş bir insan için tabiki çok kolay. Önemli olan bu tarz düşünürlerin kendi içinde bulundukları hataları farkettiği temel yöntemi alıp eleştiri oklarını kendi inanç sistemimize yönlendirebilmektir. Bizden olmayanın eksiklerini, hatalarını görmek kolay, bu tarz kitaplar kisinin kendi yaptigi benzer hatalara da isik tutuyorsa daha anlamlıdır. 


Konu din olunca elden geldiğince kısa ve genel geçer ifadeler kullanmaya dikkat ediyorum, malum doğu toplumları olarak düşünce dünyamız bile kişi merkezli inşaa olmuş durumda. Oysa kişileri değil, ilkeler ve fikirleri tartışmamız gerekir. Ali Şeriatinin de gelistirilmesi gerekse de ilkesel olarak genelde doğru bir durusa sahip oldugunu goruyorum. Mesela ilkesel olarak baktigimda ebuzer kitabinda kaynağı belirsiz, belli olanlara da guvenmedigim ama sonuc olarak dogru olmasi ihtimalini sevdigim bir cok rivayet kullanmis. Edebi olarak okuyucuyu mutlu ediyor ama gercek oldugunu iddia etmek mumkun degil. Buna karsilik insanin 4 zindani ve dine karsi din kitaplari ilkelerin daha cok hakim oldugu fikir kitaplari. Sonucta Rousseau'da Emile kitabinda kadinlarin egitim almasina gerek olmadigi onlarin tek isinin suslenmek oldugunu soyleyerek bence sacmalamis ama toplumsal sozlesmesi ile fransiz ihtilaline ilham vermis cok onemli bir toplum onderi kimligini haketmis biridir. Bizim sorunumuz kisilerin ya cok yuceltip her dedigini degismez hakikat kabul etmemiz ya da tamamen assagilayip soyledigi herseyi yanlis ilan etmemiz.... Ali Seriatiyi de diger tum yazarlar gibi ilkelerimiz onderliginde bir suzgecten gecirerek okudugumuzda bence son yuzyilin en onemli dusunurlerinden biri olmayi hakediyor.

29 Mayıs 2023 Pazartesi

Kırılma Noktası

Ahkaf 15: ...... İnsan nihayet olgunluk çağına ulaştığı ve kırk yaşını tamamladığında: "Ey Rabbim! Bana, anne ve babama bağışladığın nimetlerin karşılığında şükretmede ve hoşnut olacağın işler yapmada beni başarılı kıl. Ve soyuma da düzgün ve düzeltici olmayı nasip et. Kuşkusuz ben, Sana yöneldim. Ve kuşkusuz ben, Sana teslim olanlardanım." dedi. 

Ben  son bir kaç sene sürekli Kuran okuyarak(1) salat ve zikrederim. Bu ayeti de daha önce defalarca okudum ama 40 yasımda olduğum bu günlerde bilinçli olarak ayeti fark ettim diyebilirim. Kuran bazen zamanı gelince kısıye kendını acıyor keza Bakara 2 de 'Bu kitap Mutlak gercegin ta kendisidir. O, Muttakiler için yol göstericidir.' der. Yani Kuranı anlamak için muttaki (kuranı bir bütün olarak koruyup sadece ona tabi) olmak gerekir. (bakara 177)

9 Mayıs 2023 Salı

Bir Film Bir Kitap: Ingmar Bergman - Persona ve Büyülü Fener (BCP-Nisan)

İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'in 1966 da çektiği Persona filmini seyrettikten sonra yönetmenin otobiyografisi olan Büyülü Fener kitabını da okumanın tamamlayıcı olacağını düşündüm keza Bergman'ın kitapta paylaştığı çocukluk anıları ile Persona filmi arasında oldukça paralellikler var.

Persona ismi Maske demektir ve Jung terminolojisinde Persona bilinç ile bilinçdışının ayrı olması gibi kisinin farklı yerlerde farklı kimliklere sahip olabileceğini ifade ederken Jung bu karakter bölünmesini herkesin yaşayabileceğini söyler. Filmde de yönetmenin İsviçre'deki film şirketinin de adı olan Persona ismi ile tiyatro oyuncusu olup bir anda susan ve yanına verilen hemşire kadın ile yaptığı iç ve dış konuşmaları aracılığı ile iki kadın karakterin aynı kişinin bölünmüş maskelerini (personalarını) seyrediyor gibiyiz.

3 Nisan 2023 Pazartesi

Uluğ Beyin Hazinesi - Adil Yakubov ve Uluğ Beg ve Zamanı - Wilhelm Barthold

Ramazan geldi, hatta hızla ilerleyip geçiyor. Burda artık özel hayatımızı çok yazmasam da bu ramazan ayında ailemize bir kişi daha katıldığını not düşmek istiyorum. Eşim sokakta perişan halde olmus bir yavru kedi buldu ve eve getirdi. Gerekli ihtiyaçlarını karsıladık ve zamanla pasaportu, veteriner kontrolu vs.. hepsini yapacagız inş. Yaklasık 5 sene önce sahiplendiğimiz kediye keçe demiştik ve bahçeli evimiz oldugu ıcın ıstedıgınde dısarıya cıkabılıyordu. Bu nedenle dısarda zehırlı birseyler yemiş oldugunu tahmın edıyoruz. İlk kedimiz zehirlenerek gözümün önünde öldüğü için 4 çocugun üstüne bir de hayvan bakamayacağımı dusunuyor ve eve hayvan almayı ıstemıyordum. Ama bu defa mecbureyetten kediyi almak zorundaydık. Yeni kedimize yine Keçe dedik ama bu defa dışarı çıkmasına izin vermiyoruz, en azından biraz büyüyene kadar. Cocuklar ise okuldan geldikleri gibi hepsi birden hayvanın üstüne çullanıyorlar. Kendi aralarında dengeli bir oynama sırası oturtmuşlar. Keçe de halinden şikayetçi gibi görünmüyor. Oldukça oyuncu bir kedi.

Suudi arabistanda ilk ramazan ayımızı gecırıyoruz. Bu ay aylık okuma planlarıma bir de dönem romanlarını ekledim. Hem okuması kolay hem de tarihin belli bir dönemine ışık tutan metinler olacak. Dünya tarihindeki zaman mekan ve olay düzlemini roman ya da romanesk bir tarzda karşılaştırmalı bir şekilde incelemeye çalışacağım. Dönemi bir roman gözlüğü ile okuyup zihnimde bir tarih algısı inşaa etmek istiyorum. Tabiki Tarihi, romanlardan okumaya çalışmanın kurgu ile gerçekleri karıştırma gibi bir handikapı da bulunduğunu biliyorum. Bu bilinç ile bu ay hakkında nerdeyse hiç bilgim olmayan Orta asya 15. yy Maveraünnehir bölgesinde geçen Uluğ Bey ve Hazinesi Romanını ve üstüne bu alanda sıklıkla referans gösterilen akademik bir yayım olan Wilhelm Bartholdun Uluğ Beg ve Zamanı isimli çalışmasını eş zamanlı bir şekilde okudum. 

27 Mart 2023 Pazartesi

Olson, Grange ve Budayıcıoğlu (BCP Mart)

BCP (blogları canlandırma projesi) dahilinde mart ayının konusu Polisiye ve kadın yazarlar idi. (BCP hakkında detaylı bilgi için buraya Tıklayın )

Polisiye sayılabilecek Blade Runner 1. Ve 2. filmlerini seyrettim ve başka bir yayinda onlardan bahsettim. Bu yazıda ise polisiye kitap olarak Grangenin Siyah Kan ve Nail Olsonun Ikona kitaplarından bahsedeceğim. Kadın yazarlar olarak ise çok değerli gördüğüm Bachmanın Malina kitabına mustakil bir yazı yayınladım ve öyle bir şaheserle eş zamanlı olarak okuduğum Budayıcıoğlunun Kırmızı pelerin kitabını okumak ise benim icin çok zor oldu ama yine de bitirdim ve hakkinda birseyler yazabildim. Subat ayında etkınlıge hıc katılamamıs ve hatta bu ay dengeyi kaçırıp bazı BCP içeriklerini çok erken yayınlamıs olsam da toplam 4 kitap ve 2 film ile etkinliğin mart ayını tamamlamış oldum.

Normalde bloğuma göz atan biri farkeder ki; paylaştığım film ya da kitaplar hakkında acımasız olmamaya çalışır, negatif düşüncelerimi çoğunlukla arka planda bırakırım ama bu defa bunu yapamayacağım. Ilk defa beğenmediğim kitapların ardarda gelidiği bir yazı olacak bu.

17 Mart 2023 Cuma

Film: Blade Runner 1ve 2 (BCP-Mart)



Blade Runner (Bıcak Sırtı) filmi 1982 senesinde Philip K. Dick'in 'Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?' isimli romanından esinlenerek çekilmiş Bilim kurgunun bir alt dalı denebilecek Siberpunk türünün ilk örneklerinden olan, biraz dedektif türünde distopik ve kült bir karafilmdir. Yönetmen Ridley Scott'u Gladyatör, Cennetin Krallıgı, Marslı, Yaratık gibi filmlerden de biliyoruz. Birden fazla kameralardan cekimleri takip edip zor sartlarda görüntüyü elde etmeye calısan yönetmenin görsele asırı takıntılı oldugu ve oyunculuklara nerdeyse hıc karısmaması bir taraftan farklı karakterlere oyunculuk acısından sınırlarını zorlama fırsatı verse de Harrıson Ford gibi bazı oyuncular da yonetmen yuzumuze bakmıyor dıyerek bu durumdan rahatsız olmuslar.  

Melekler sehri adında gunesın net olarak gorulmedıgı, karanlık, sıber teknolojının ve yapay zekanın gelişerek organık anlamda da insandan ayırd edılemeyen robotların dunya dısı kolonılerde gorevlendırılmek uzere uretılıp gelıstırıldıgı bir gelecek ortamı sunuluyor oncelıkle seyırcıye. Anlasılan o kı; kalburustu dedıgımız sınıfsal kesım yenı olusturulmus bazı dunya dısı kolonılerde yasarken, artık tükenmiş ve yasanmaz hale gelmiş olan dunyada ise alt tabaka insanların olusturdugu bir karmasa ve kaos hakim. Polis dısında görülen tek hegomonya güçlü bir şekilde tekelleşmis bir şirket olan Eldon Tyrell şirketidir. Bu sirket 'İnsandan daha İnsan' sloganı ile kaynak arayısı sonucu kurdukları dünya dısı kolonilerde tehlıkeli ya da adi işler için üretilen Replicantları (Androidleri) ticari bir meta olarak satar. Replicantların yasama süresi uzadıkca hatıra, anı biriktirirler ve bu hatıralar ile duygusal tepki gekiştirmeyi öğrenip, düsünmeye ve irade göstermeye başlıyorlar. Bu nedenle Replicantların ömrü anı biriktirmeye ve bunları işleyip duygu, dusunce ve irade üretmeye fırsat vermeyecek sekilde 4 sene gibi bir süre olarak sınırlandırılır. 

7 Mart 2023 Salı

Malina - İngeborg Bachmann (BCP-Şubat)

Algıda secicilikden olsa gerek, Alman edebiyatı ve özellikle gencliğimin hatırı sayılır bır bolumunu gecırdıgım Viyana ile ilgili birseyler okumak her zaman ilgimi cekmiştir. Kitapta da Viyananın kozmopolit yapısı, mimarisi, travmaları sanki şehirin de ayrı bir karaktermiş gibi işleniyor oluşu bu kitapta benim en çok sevdiğim unsur oldu. İngeborg Bachmann'ın hayatına da kabaca baktıgımda yazabildigi tek kıtabı mutlaka okumalıyım demiştim zaten. 2 savas sonrası yıkıma sahıt olmus ve zamanının erkek egemen yazın dunyasında femınst hareketlerın umudu olmus olan Bachmann, gecen ay okudugum yazar Gogol gibi gencliğinde şiirler yazarak adını duyurmaya baslamıs. Sairlikten Nesire gecen her sanatcı gıbı düzyazıda da yeteneklerını gosterebılmıs. 

Felsefe, Psikoloji ve alman filolojisi okuyan yazar aslında bir anlamda klasik tabirle bizim alim dediğimiz cinsten kendini her alanda eğitmiş bir toplum önderi olabilecek bir kimliğe sahip olabilecek potansiyele sahipken yine Gogol gibi yasadıgı psikolojik rahatsızlıklar yüzünden hazin bir sekilde (bence) hayatına son vermis. 70 lerin çiçek cocuklar! ının popüler oldugu, herseyın serbest olusunu şiar edinilen bir zamanda (1) bir cok yazarla ilişkisi olmasına ragmen hayatının sonlarında Max Frisch ile olan acık! ilişkisinden dolayı cok acı ceken yazar son zamanlarında aşırı sakınlestırıcı, ilaç ve uyusturucu kullanmaya baslamıstı. Aldıgı yuksek dozda uyku ilaclarından sonra sigarasından cıkan yangında yara alıp hastaneye kaldırılmıs ama yanıklardan degıl doktorların uyusturucu krizi gecirdigini anlamaması sonucu orta yaşlarında olmasına rağmen yoksunluktan ölmüş ve bence Alman edebiyat ve düşün dünyası önemli bir kişiyi kaybetmiş.