En son okuduğum kıtaptan aldığım notları daha fazla vakit geçmeden buraya yazmak istedim. Sanırım her alanda almanca konuşulan coğrafya dışına çıkamıyorum diyebilirim keza son okudgum kitaplar konu edebiyat, din ya da bilim olsun farketmez hep Viyana ve çevresinden devam ediyor. Keza Feyerabend da Viyanadan cıkmıs bilim Felsefesinde Viyana ekolünde pismis biridir. Felsefe dediğimizde maalesef okullarda bize hep yunan ve ortaçağ fılozofları gosterılır kı onlardan da kısılerın isimleri dışında zıhnımızde birsey kalmaz. Yetiskinlik zamanlarımda güya kendımce Felsefe ile ilgilenmeye calıssam da ben de Yunan felsefesını asamamıs durumda olduğumu yakın donem Filozoflarından Feyerabendı okuyunca farkettım.
Feyerabend Viyanada 1924 de dogmus ve 1994de ölmüştür. Bilim Felsefesi alanında Bilimi eleştiren Ti'ye alan biridir. Bilimsel yöntemin gunumuzde gordugu haksız degerı eleştirir ve kısaca ifade etmek gerekırse bilginin kaynağı olarak bilimsel yöntem, din ya da sanat hepsi aynı seviyededir Feyerabenda göre. Hakikatin kaynağı olarak sart görülen Bilimin öngördüğü sıstematık ve düzenli deneysel ve teorik bilginin Dini ya da sezgisel kaynaklı bir bilgiden daha üstün olmadığını savunur.
Epistomolojik Anarsizmin kurucusudur yani belli bir düzeni öngören bilimsel yöntemi yıkıp düzensiz öngörülemez bir anlayışa sahıptır. Bunu özetleyen en ünlü sozu 'Her sey uyar' dır. Buna soyle bir örnek verir.
'En Sasırtıcı seyler büyük kesiflere yol acar..... Bir hareket sadece içinde yasadıgımız genel görüşe göre saçmadır..... Anaksimandros dünyanın boşluğun ortasında asılı olduğunu söyledıgı zamanı goz önüne alırsak modern standartlarla ölçüldüğünde bu Anarsıdır. ......Her sey uyar sozcugu Hayal gücünü sınırlama demektir.' S: 128
Bu kitap aslında Feyerabendın Universitede yaptığı bir dizi seminerin derlenmiş halidir. Feyerabend seminerlerini de savunduğu bilimsel anarşizme uygun olarak belli bir sistem içinde sunmamış. Bu nedenle buraya aktarırken de belli fikri bir düzen sunmadan kıtaptan dıkkatimi ceken yerleri eklemekle yetineceğim.
Feyerabend Bilimsel gelişmenin raslantısal bir zeminde ılerleyen mucızevi seyler olduğunu reddeder. Hatta günümüzde bize öğretilen bilimin cogunlukla politik anlaşmalardan ibaret olduğunu savunur. Bu fikri ile ilgili altını cızdıgım ilgili alıntılar:
'Tarihin hiçbir ortak yan taşımayan, çılgınca bir olaylar bohçası olduğunu, insan doğasının birbirine hic benzemeyen, kimi kutsal, kimi canavarca seylerle dolu karışık bir sepet olduğunu kabullenmeli miyiz?'
'Bilim Varolan hersey ahkkındaymıs gibi görünür fakat bilim son derece dışlayıcıdır.'
'Bugün felsefede yazılanların büyük bölümü ya eften püften meselelerle ilgili ya da ilgi alanları dar. Bir Filozof yeni bir moda yaratıyor ve diğerleri koca bir sürü halinde kimin o modaya uyup kimin uymadığını araştırmaya başlıyor.'
'Herseyden önce size sistematik bir sunum yapmayacağım. Sistematik bir sunum fikirleri yetiştikleri topraktan söker ve yapay bir model içinde düzenler. Bu model nüfuslu insanları memnun ederse, onun hakkınd akitaplar yazacak, üniversite programlarında okunmasını sağlayacak, sınavları ona göre düzenleyeceklerdir. Böylece model cok kısa bir süre içerisinde gerçekliğin ta kendisi olacaktır. Modeli bilmeyen ama adını duyan insanlar birseyler kaçırdıklarından şüphelenecektir. Popüler yazarlar modeli basit sözcüklerle açıklamaya soyunur. Örüntüyü icad eden kahramanlar hakkında filmler yapılır. Her boyda ve sekilde İkon, ayak takımına gerçekte ne kadar az sey bildiklerini ve ne kadar cok seyi öğrenmek zorunda olduklarını hatırlatır.'
Bu konuda Feyerabend Monod'dan alıntıladığı su paragrafı kıtapta sık sık kullanır.
'Bilim, hakikatin tek sahici kaynağının nesnel bilgi olduğunu dayattığı için endişeleri gidermek yerine şiddetlendirmiştir. İnsan doğasıyla bir olmuş yüzbinlerce yıllık geleneği tek bir darbede silip atmaya kalkıştı. İnsan ile doga arasındak her nesnel varlığa ruhani bir töz atfeden kadim animist sözleşmeye son verdi ve bu kıymetli bağın yerine donmus bir yalnızlık evrenindeki kaygılı bir arayıştan başka hicbirsey koymadı.'
'Amacları reddeden bir bilimin yükselişinin, insanlarla doga arasındaki gevşeten ve simdiye kadar dünyanın geniş kısımlarına hasar vermiş gelişmelerle yanyana cereyan ettiği doğrudur.'
'Metaryalizmde dünya amaçsız ve donmus bir yalnızlık evrenidir. Boyle depresif bir gerçeklik neden kabul görsün ki? Cunku bilim başarılıdır, Bilim gerçekten başarılı mıdır?'
'Bilimin verimini kabul edip, onun bize sunduğu ideolojiyi (Metaryalizm) reddetmek mümkündür.'
'Metaryalizmi cok daha ilkel silahlar ve cok daha küçük bir ordu kullanarak tahtından indirebiliriz: Tüm yapmamız gereken sağduyumuzu kullanmaktır.'
'Pek cok bilim insanı yalnızca öngörülerle ilgileniyor ve 'Gerceklik' gibi metafizik bir kavramı umursamıyor. Sonuc üreten Absürd fikirler, önce uzmanlar sonra eğitimli halk ve nihayetinde de geri kalanlar arasında aşamalı olarak kabul gördüler.'
'Bir toplumda kendini kabul ettiren sey başka bir toplumda genellikle alakasız ve hatta zarar verıcıdır.'
'Doga, der bilim insanları temel ilkelere uyar, fakat bu ilkeleri cesitli ikincil sğreclerin ardına gizler. Doganın kendsi bu yüzden değiştirilmeli, ikincil olaylar mutlaka temizlenmeli. 1. olarak doğanın sırlarını gonullu olarak ifsa etmedıgı varsayılır. Ona işkence edilmeli, Baconun deyimiyle falakaya çekilmelidir.'
'İhtiyacımız olan sey yerel ahaliye sanki aptalmışlar gibi davranan, giderek saldırganlaşan bir bilim uygulaması değildir. ihtiyacımız olan uzmanlar ile onların yargıda bulunmak, degıstıröek, geliştirmek istedikleri çevrelerde yasayan insanlar arasında daha yakın bir işbirliğidir. Önemli olan yaklaşımın sıradan insanları arkadaş ve ya potansyel işbirlikçi değil de rahatsız edici degisken kümeleri yüzünden her zaman istenmeyen kısıler olarak gören saf, nesnel bir prosödurden cok daha insani olmasıdır.'
'Bilimi gerçek meselelerde klavuz olarak almak zorundayız demek sadece yanlış degıldır, bu tavsıye düpedüz anlamsızdır.'
'Bugünün bilimleri is dünyası ilkelerine göre isleyen ticari işletmelerdir. Üniversitelerimizde öğretilen 'Hakikat' değil nüfuslu okulların görüşleridir. ......Tek bir Hakikat farklı görüşlere katlanamaz, tıpkı tüm totaliter İdeolojiler gibi dünyayı olması gerekn yükseklikte, yani kendi yenilmez kurallarına uygun olarak yeniden insaa etme hakkı talep ederek kendisini insanların gerçek yaşamlarının yukarısına yerlestırır. Bir ulusu, kültürü, uygarlığı diğerinden ayıran ve insanları, yani yüzü olan yaratıkları meydana getiren sayısız fikri, eylemi, duyguyu, yasayı, kurumları ve ırksal özellikleri ayırd etmekte basarısız olur, hatta doğrudan reddeder. İlk felsefeciler TANRILARDAN KISISEL YÜZLERİNE ALDILAR VE YERLERİNE YÜZSÜZ İLKELER KOYDULAR. Milos ise bir adım daha ileri gitti, Akıl ve Felsefe ile YÜZLERİ İNSANLARDAN ALDI VE YERLERİNE YÜZSÜZ, SOYUT VE TEK TİP BİR İNSANLIK NOSYONU KOYDU.' Kızılderılilerin ABD deki kültürel başarılarını yok eden, daha sonra 'Gelisme' maskesi altında pek cok batılı olmayan kültürü durup bakmaya gerek bile görmeden yok etmiş olan iste bu tavırdır. Bu Hakikat ve Akıl inancı kibirli, kendinden memnun ve tümüyle kördür. Üstelik son derece de cahildir.'
'Zeki deneyciler eldeki teoriye göre gözleösel önermeler üretmeyi iyi bilirler. Bu ekip tarafından yayımlanan raporlar genellikle üyeleri arasındaki hassas müzakerelerin ürünüdür. Bunlar uzlaşmalar barındıran politik belgelerdir ve ciddi baskı altında tamamlanırlar.'
Feyerabend her olay, kişi ya da fikrin ıcınde bulundgu tarihi ve politik konsepten ayrı olarak bakıldığında anlaşılmayacağını söyler. Bilimi yöneten poitik güçler bilimsel gelısmeler adı altında halka pazarladıkları bir cok seyin kendi dönemsel ve sosyal ortamlarından koparılarak durumu nüfuzlu kısılerın ıstedıgı sekılde ogrenmemızı sağlarlar. Mesela Galilei örneği: 'En popıler bilim açıklamaları ve pek cok felsefi analiz kelimenin tam anlamıyla ilizyondan ibarettir. Saygıyla ve hayranlıkla bakılan cok sayıda etkinlik bir anlam ifade etmez. Sadece fikirleri ve onların karşılıklı ilişkilerini değerlendiren 'Sistematik' felsefi incelemelerin hepsi bos islerdir. Kendi baslarına ele alındıklarında içinden doğdukları süreçler göz önünde bulundurulmadan, soyut sekıller olarak incelenen fosiller gibidirler. Örn: Galile: Hayatta yükselmeye calısan her bilim insanının, daha doğrusu para ve nüfusa ihtiyacı olan her kamusal kişiliğin eskiden de simdi de bir hamiye ıhtıyacı vardır. 12. yüzyıldan beri dünyanın yuvarlak olduğu bılınırdı. Galilei kilise doktronine karsı hareket ettiği ıcın degıl, esas olarak kendısının güçlü bir hamisi olan 8. Papa Urbanus ile arasındaki himayenin kurallarını ihlal ettiği için basının belaya girdiğini savunan araştırmacılar vardır.'
'Doga yasaları doğada yoktur. Bizim temel olarak anlamadığımız ve anlayamayacağımız olayları düzene bağlayan zihinsel kurgulardır bunlar'
'Tv yi açabilir, kapatabilir, doğru kanalı bulabilirsiniz ama icerde neler olduğunu bilmezsiniz. Bir zamanlar pek cok insan arabalarını ve radyolarını kendileri tamir ederlerdi. Bugün ise insanlar sadece bilgiden değil gerekli aletlerden de yoksunlar. Artık ya büyük ve pahalı bir parça satın almalısınız ya da herseyi atmalısınız. TEKNOLOJİ ARTIK CEHALETİ TESVİK ETMEKTEDİR.'
Kitaptan aldığım ve üztüne düşünmek ıcın zıhnımde beklettıgım bir dıger pragraf da su oldu:
'Bu günlerde Tiyatrolarda bir sürü eski oyun var. Tekrar tekrar sahneleniyorlar. her genç yapımcı ve artık yası geçmeye yüz tutmus her aktör Lear ya da Faust a kendi yorumunu getirmenin hayalini kuruyor. Fakat olay antik yunanda farklıydı. Bir tregedya sadece bir kez sahnelenirdi, o kadar. Daha sonra İskenderiyede Filologlar farklı baskıları toplamaya başladı ama sahnelemek üzere değil. 18. yüzyıl müziği de benzer bir muamele görürdü. Haydn ve ya Mozart gibi insanlar, Senfonilerinden birisini sadece bir kez yönetirdi. Kültürel hazine sandığında biriken ve oradan sızan kokularıyla herseyi etkileyen gecmısten kalma bas yapıtlar koleksyonu fikri 19. yüzyılda ortaya cıktı ve pek de hayırlı olmadı. Filmler ve Rock müziği eski yerleşik Müzik ve Tiyatro dünyasındansa 'Yeni İcat' düşüncesine cok daha yakındır.'
Feyerabend Viyanada 1924 de dogmus ve 1994de ölmüştür. Bilim Felsefesi alanında Bilimi eleştiren Ti'ye alan biridir. Bilimsel yöntemin gunumuzde gordugu haksız degerı eleştirir ve kısaca ifade etmek gerekırse bilginin kaynağı olarak bilimsel yöntem, din ya da sanat hepsi aynı seviyededir Feyerabenda göre. Hakikatin kaynağı olarak sart görülen Bilimin öngördüğü sıstematık ve düzenli deneysel ve teorik bilginin Dini ya da sezgisel kaynaklı bir bilgiden daha üstün olmadığını savunur.
Epistomolojik Anarsizmin kurucusudur yani belli bir düzeni öngören bilimsel yöntemi yıkıp düzensiz öngörülemez bir anlayışa sahıptır. Bunu özetleyen en ünlü sozu 'Her sey uyar' dır. Buna soyle bir örnek verir.
'En Sasırtıcı seyler büyük kesiflere yol acar..... Bir hareket sadece içinde yasadıgımız genel görüşe göre saçmadır..... Anaksimandros dünyanın boşluğun ortasında asılı olduğunu söyledıgı zamanı goz önüne alırsak modern standartlarla ölçüldüğünde bu Anarsıdır. ......Her sey uyar sozcugu Hayal gücünü sınırlama demektir.' S: 128
Bu kitap aslında Feyerabendın Universitede yaptığı bir dizi seminerin derlenmiş halidir. Feyerabend seminerlerini de savunduğu bilimsel anarşizme uygun olarak belli bir sistem içinde sunmamış. Bu nedenle buraya aktarırken de belli fikri bir düzen sunmadan kıtaptan dıkkatimi ceken yerleri eklemekle yetineceğim.
Feyerabend Bilimsel gelişmenin raslantısal bir zeminde ılerleyen mucızevi seyler olduğunu reddeder. Hatta günümüzde bize öğretilen bilimin cogunlukla politik anlaşmalardan ibaret olduğunu savunur. Bu fikri ile ilgili altını cızdıgım ilgili alıntılar:
'Tarihin hiçbir ortak yan taşımayan, çılgınca bir olaylar bohçası olduğunu, insan doğasının birbirine hic benzemeyen, kimi kutsal, kimi canavarca seylerle dolu karışık bir sepet olduğunu kabullenmeli miyiz?'
'Bilim Varolan hersey ahkkındaymıs gibi görünür fakat bilim son derece dışlayıcıdır.'
'Bugün felsefede yazılanların büyük bölümü ya eften püften meselelerle ilgili ya da ilgi alanları dar. Bir Filozof yeni bir moda yaratıyor ve diğerleri koca bir sürü halinde kimin o modaya uyup kimin uymadığını araştırmaya başlıyor.'
'Herseyden önce size sistematik bir sunum yapmayacağım. Sistematik bir sunum fikirleri yetiştikleri topraktan söker ve yapay bir model içinde düzenler. Bu model nüfuslu insanları memnun ederse, onun hakkınd akitaplar yazacak, üniversite programlarında okunmasını sağlayacak, sınavları ona göre düzenleyeceklerdir. Böylece model cok kısa bir süre içerisinde gerçekliğin ta kendisi olacaktır. Modeli bilmeyen ama adını duyan insanlar birseyler kaçırdıklarından şüphelenecektir. Popüler yazarlar modeli basit sözcüklerle açıklamaya soyunur. Örüntüyü icad eden kahramanlar hakkında filmler yapılır. Her boyda ve sekilde İkon, ayak takımına gerçekte ne kadar az sey bildiklerini ve ne kadar cok seyi öğrenmek zorunda olduklarını hatırlatır.'
Bu konuda Feyerabend Monod'dan alıntıladığı su paragrafı kıtapta sık sık kullanır.
'Bilim, hakikatin tek sahici kaynağının nesnel bilgi olduğunu dayattığı için endişeleri gidermek yerine şiddetlendirmiştir. İnsan doğasıyla bir olmuş yüzbinlerce yıllık geleneği tek bir darbede silip atmaya kalkıştı. İnsan ile doga arasındak her nesnel varlığa ruhani bir töz atfeden kadim animist sözleşmeye son verdi ve bu kıymetli bağın yerine donmus bir yalnızlık evrenindeki kaygılı bir arayıştan başka hicbirsey koymadı.'
'Amacları reddeden bir bilimin yükselişinin, insanlarla doga arasındaki gevşeten ve simdiye kadar dünyanın geniş kısımlarına hasar vermiş gelişmelerle yanyana cereyan ettiği doğrudur.'
'Metaryalizmde dünya amaçsız ve donmus bir yalnızlık evrenidir. Boyle depresif bir gerçeklik neden kabul görsün ki? Cunku bilim başarılıdır, Bilim gerçekten başarılı mıdır?'
'Bilimin verimini kabul edip, onun bize sunduğu ideolojiyi (Metaryalizm) reddetmek mümkündür.'
'Metaryalizmi cok daha ilkel silahlar ve cok daha küçük bir ordu kullanarak tahtından indirebiliriz: Tüm yapmamız gereken sağduyumuzu kullanmaktır.'
'Pek cok bilim insanı yalnızca öngörülerle ilgileniyor ve 'Gerceklik' gibi metafizik bir kavramı umursamıyor. Sonuc üreten Absürd fikirler, önce uzmanlar sonra eğitimli halk ve nihayetinde de geri kalanlar arasında aşamalı olarak kabul gördüler.'
'Bir toplumda kendini kabul ettiren sey başka bir toplumda genellikle alakasız ve hatta zarar verıcıdır.'
'Doga, der bilim insanları temel ilkelere uyar, fakat bu ilkeleri cesitli ikincil sğreclerin ardına gizler. Doganın kendsi bu yüzden değiştirilmeli, ikincil olaylar mutlaka temizlenmeli. 1. olarak doğanın sırlarını gonullu olarak ifsa etmedıgı varsayılır. Ona işkence edilmeli, Baconun deyimiyle falakaya çekilmelidir.'
'İhtiyacımız olan sey yerel ahaliye sanki aptalmışlar gibi davranan, giderek saldırganlaşan bir bilim uygulaması değildir. ihtiyacımız olan uzmanlar ile onların yargıda bulunmak, degıstıröek, geliştirmek istedikleri çevrelerde yasayan insanlar arasında daha yakın bir işbirliğidir. Önemli olan yaklaşımın sıradan insanları arkadaş ve ya potansyel işbirlikçi değil de rahatsız edici degisken kümeleri yüzünden her zaman istenmeyen kısıler olarak gören saf, nesnel bir prosödurden cok daha insani olmasıdır.'
'Bilimi gerçek meselelerde klavuz olarak almak zorundayız demek sadece yanlış degıldır, bu tavsıye düpedüz anlamsızdır.'
'Bugünün bilimleri is dünyası ilkelerine göre isleyen ticari işletmelerdir. Üniversitelerimizde öğretilen 'Hakikat' değil nüfuslu okulların görüşleridir. ......Tek bir Hakikat farklı görüşlere katlanamaz, tıpkı tüm totaliter İdeolojiler gibi dünyayı olması gerekn yükseklikte, yani kendi yenilmez kurallarına uygun olarak yeniden insaa etme hakkı talep ederek kendisini insanların gerçek yaşamlarının yukarısına yerlestırır. Bir ulusu, kültürü, uygarlığı diğerinden ayıran ve insanları, yani yüzü olan yaratıkları meydana getiren sayısız fikri, eylemi, duyguyu, yasayı, kurumları ve ırksal özellikleri ayırd etmekte basarısız olur, hatta doğrudan reddeder. İlk felsefeciler TANRILARDAN KISISEL YÜZLERİNE ALDILAR VE YERLERİNE YÜZSÜZ İLKELER KOYDULAR. Milos ise bir adım daha ileri gitti, Akıl ve Felsefe ile YÜZLERİ İNSANLARDAN ALDI VE YERLERİNE YÜZSÜZ, SOYUT VE TEK TİP BİR İNSANLIK NOSYONU KOYDU.' Kızılderılilerin ABD deki kültürel başarılarını yok eden, daha sonra 'Gelisme' maskesi altında pek cok batılı olmayan kültürü durup bakmaya gerek bile görmeden yok etmiş olan iste bu tavırdır. Bu Hakikat ve Akıl inancı kibirli, kendinden memnun ve tümüyle kördür. Üstelik son derece de cahildir.'
'Zeki deneyciler eldeki teoriye göre gözleösel önermeler üretmeyi iyi bilirler. Bu ekip tarafından yayımlanan raporlar genellikle üyeleri arasındaki hassas müzakerelerin ürünüdür. Bunlar uzlaşmalar barındıran politik belgelerdir ve ciddi baskı altında tamamlanırlar.'
Feyerabend her olay, kişi ya da fikrin ıcınde bulundgu tarihi ve politik konsepten ayrı olarak bakıldığında anlaşılmayacağını söyler. Bilimi yöneten poitik güçler bilimsel gelısmeler adı altında halka pazarladıkları bir cok seyin kendi dönemsel ve sosyal ortamlarından koparılarak durumu nüfuzlu kısılerın ıstedıgı sekılde ogrenmemızı sağlarlar. Mesela Galilei örneği: 'En popıler bilim açıklamaları ve pek cok felsefi analiz kelimenin tam anlamıyla ilizyondan ibarettir. Saygıyla ve hayranlıkla bakılan cok sayıda etkinlik bir anlam ifade etmez. Sadece fikirleri ve onların karşılıklı ilişkilerini değerlendiren 'Sistematik' felsefi incelemelerin hepsi bos islerdir. Kendi baslarına ele alındıklarında içinden doğdukları süreçler göz önünde bulundurulmadan, soyut sekıller olarak incelenen fosiller gibidirler. Örn: Galile: Hayatta yükselmeye calısan her bilim insanının, daha doğrusu para ve nüfusa ihtiyacı olan her kamusal kişiliğin eskiden de simdi de bir hamiye ıhtıyacı vardır. 12. yüzyıldan beri dünyanın yuvarlak olduğu bılınırdı. Galilei kilise doktronine karsı hareket ettiği ıcın degıl, esas olarak kendısının güçlü bir hamisi olan 8. Papa Urbanus ile arasındaki himayenin kurallarını ihlal ettiği için basının belaya girdiğini savunan araştırmacılar vardır.'
'Doga yasaları doğada yoktur. Bizim temel olarak anlamadığımız ve anlayamayacağımız olayları düzene bağlayan zihinsel kurgulardır bunlar'
'Tv yi açabilir, kapatabilir, doğru kanalı bulabilirsiniz ama icerde neler olduğunu bilmezsiniz. Bir zamanlar pek cok insan arabalarını ve radyolarını kendileri tamir ederlerdi. Bugün ise insanlar sadece bilgiden değil gerekli aletlerden de yoksunlar. Artık ya büyük ve pahalı bir parça satın almalısınız ya da herseyi atmalısınız. TEKNOLOJİ ARTIK CEHALETİ TESVİK ETMEKTEDİR.'
Kitaptan aldığım ve üztüne düşünmek ıcın zıhnımde beklettıgım bir dıger pragraf da su oldu:
'Bu günlerde Tiyatrolarda bir sürü eski oyun var. Tekrar tekrar sahneleniyorlar. her genç yapımcı ve artık yası geçmeye yüz tutmus her aktör Lear ya da Faust a kendi yorumunu getirmenin hayalini kuruyor. Fakat olay antik yunanda farklıydı. Bir tregedya sadece bir kez sahnelenirdi, o kadar. Daha sonra İskenderiyede Filologlar farklı baskıları toplamaya başladı ama sahnelemek üzere değil. 18. yüzyıl müziği de benzer bir muamele görürdü. Haydn ve ya Mozart gibi insanlar, Senfonilerinden birisini sadece bir kez yönetirdi. Kültürel hazine sandığında biriken ve oradan sızan kokularıyla herseyi etkileyen gecmısten kalma bas yapıtlar koleksyonu fikri 19. yüzyılda ortaya cıktı ve pek de hayırlı olmadı. Filmler ve Rock müziği eski yerleşik Müzik ve Tiyatro dünyasındansa 'Yeni İcat' düşüncesine cok daha yakındır.'
bilimin tiranlığı deyince aklıma asimov un vakıf serisi geliyor okumadıysanız tavsiye ederim zihin açan bir ilerleyişi var insanoğlunun doğasına tam uyumlu olmuş
YanıtlaSilTavsiyeniz için teşekkür ederim, kitap aklımda inş. Nasipse ben onu o da beni bulur diye düşünüyorum 😊
Sil