Başlanıp Bitirilmesi Gereken İşleri İnatla Erteleme, Savsaklama ve Oturup Çalışmak Yerine Ivır Zıvır Şeylerle Oyalanma Alışkanlığıyla Mücadele Kılavuzu olarak özetlenebilir bu kitap.
Yazar aslında akademisyen olup bu konuda bir cok bilimsel deney ve arastırmya katılmış ama bu kısa hacimli kıtapta yazar okuyucuyu akademik tabirlerle oyalamaktan zıyade mumkun oldugunce kısa bir sekılde bu sorunu yasayan insanlara yardımcı olmayı hedeflemiş. Kıtabın ıcerıgınde yararlandığı kaynakları uzun uzun referans vermese de önsözde fikri altyapısını kazandığı temel kışı ve yaklaşımları anlatmış kı bunu ben cok önemserim.
Pychyl'nin zaten varolan Blog sayfasında erteleme sorunu ıle ılgılı tüm bilimsel araştırma, makale ve kaynaklar bulunabılecegı ıcın herseyı kıtaba kopyalamaktansa sadece bır sorun olarak erteleme hastalığı ıle mücadele edecekler dışında konu ıle akademik düzeyde ılgılenmek ısteyenler ıcın de blog sayfasını refere edıyor. Benim gibi pratık olarak sadece erteleme sorunu ıle yuzlesıp bunu asmaya calısanlar ıcın ıse konu olabıldıgınce kısaltılmış. Kitapta da yazarın belırttıgı gibi 1. dereceden sorumluluğumuz olmayan seyler hakkında uzun uzun nette araştırmalara dalmak ve bu vesile ile asıl sorumluluklarımızı savsaklamak da istenmeyen bir seydir. Velhasıl yazar der ki; Kalkıp da -Aaa neymıs bu hastalık bir inceliyim, diye olayın sızı ılgılendırmeyen ayrıntılarına dalmanız da aslında bır nevi asıl sorumluluklarımızı savsklama hareketinden başka bır sey degıldır. Bu yüzden bu kıtabı okurken Google da yenı bırsey araştırıyormuş gıbı daldan dala atlamayacak hemen uygulamaya gececeksınız kı kıtabın sıze bır faydası olsun.
Procrastination: Erteleme, Oyalama, bilerek geciktirme ve Savsaklama gibi anlamları vardır.
Öncelikle her erteleme bir savsaklama davranışı degıldır. Mesela is yeri ıcın bir rapor hazılaması gereken bir annenin son anda hastalanan çocuğunun basında bekleyip ısını yetıstırememesı bir öncelik meselesidir ve gerekli bir ertelemedir. Bu tarz ertelemeler bir sorun degıldır. Savsaklama hayatın gerçeklerinden kaçmakla ilgili bir sorundur. Hedefimizi savsaklamakla aslında kendimizin en azılı düşmanı haline geliriz. Savsakladıgımız seyler cok buyuk ıhtımalle bize negatıf duyguları anımsatan seylerdır. Bizim yapmamız gereken sey ise öncelikle bu duygularımızle yüzleşmektir. Hayatmızın gerceklerinden ziyade bizi daha iyi hissettirecek anlık mutluluklar bize daha cazip gelir.
Savsaklamaya giden yolun taslarını bize kendimizi iyi hissettiren seyler döşer.
Kıtapta yapılan Mululuk tanımı bence cıktı alıp evin görunur bır yerine asmalık: 'Mutluluk insanın önüne koyduğu hedefler uğruna verdiği cabada yatar.' Su ve ya bu başarıyı elde etmemiz gerekmiyor. Önümüze koyduğumuz hedeflere ulaşmak için kullanabileceğimiz zamanı göz göre göre ziyan ediyoruz.
Basaramadıgımız sey davranışlarımızı kendi hedeflerimize göre düzenlemektir. Bir isinizi savsaklamaya başladığınızı düşündüğünüz an yapacağınız ilk sey yerinizden kıpırdamadan öylece durmaktır. Yapmanız gereken ıse yoğunlaşıncaya kadar öylece duracaksınız ve kendınızı ısınızı yapmaya ikna edince o an hemen o ise başlayacaksınız. Burda Hemen Basla mottosu en önemli etken olmasına rağmen saedece başlamakla is bitmiyor. Yapmanız gereken ıse gırısırken cevrenızde sızın ırade gosterıp başladığınız o isi bozacak cok fazla etken vardır. Bazı insanların yapısı savsaklamaya daha yatkın olsa da herkesin kendi konsantrasyonunu bozacak faktörleri dusunup ise başlamadan once mutlaka onlardan kurtulması gerekır. Mesela ozellıkle gunumuzde kullandığımız akıllı telefonlar ve ordakı sosyal medya bıldırımlerı bınbır bela ile kendımızı zorlayıp başladığımız ısten bızı kaldıracak güce sahıptır. Keza her seferınde 2 dakıka suna bakıyım kapatacağım dıye acıtıgmız ınternet dünyasından saatler sonra -ben buraya nasıl geldım dıyecegımız sayfaları ıncelerken buluruz kendımzi
'İnternette hicbirsey sadece 2 dakika sürmez'
Ayrıca kıtaptakı su hıkaye cok ılgımı cektı. Bir kasap camına 'Bugun aldıklarınızın parasını ödeyeceksiniz ama yarın hersey bedava' yazar. Bunu görenler yarın olunca kasaba gelıp bedava et isterler. Kasap ise camdaki yazıyı indirmemiştir ve bugün hersey paralı, yarın bedava der. Bir sonraki gün gelen müşteriler yine herseyin yarın bedava olduğunu okurlar.... Kasabın bu esprisinde bahsedilen bizim herseyi ertelediğimiz ve hicbirzaman gelemeyecek olan iste o 'Yarın'dır. Sonra yapayım dıye islerimizi erteledıgımız o yarın her zaman bir gun ötededir ve hiçbir zaman 'Bugun' haline gelmez.
Bir de Irademızın aslında kısıtlı olduğunu, bir cok meselede üstüste irade gösterdiğimizde zaman sonra yorulup irademızın tükeneceği bilgisi ile ılk defa bu kitapta karşılaştım. Tükenen irademizi kendimize özgü seylerle motive ederek güçlendirebileceğimizi öğrenmek benım ıcın gerçekten yeni birseydi.
Son olarak:
Öz degisim hic bitmeyen bir yolculuktur, sabır ve azim ister...
İyi okumalar....
Not: Konuyla ilgilenenler için yakın zamanda okuduğum Ali Fuat Basgil'in Genclerle Basbasa kitabını da öneririm.
Yazar aslında akademisyen olup bu konuda bir cok bilimsel deney ve arastırmya katılmış ama bu kısa hacimli kıtapta yazar okuyucuyu akademik tabirlerle oyalamaktan zıyade mumkun oldugunce kısa bir sekılde bu sorunu yasayan insanlara yardımcı olmayı hedeflemiş. Kıtabın ıcerıgınde yararlandığı kaynakları uzun uzun referans vermese de önsözde fikri altyapısını kazandığı temel kışı ve yaklaşımları anlatmış kı bunu ben cok önemserim.
Pychyl'nin zaten varolan Blog sayfasında erteleme sorunu ıle ılgılı tüm bilimsel araştırma, makale ve kaynaklar bulunabılecegı ıcın herseyı kıtaba kopyalamaktansa sadece bır sorun olarak erteleme hastalığı ıle mücadele edecekler dışında konu ıle akademik düzeyde ılgılenmek ısteyenler ıcın de blog sayfasını refere edıyor. Benim gibi pratık olarak sadece erteleme sorunu ıle yuzlesıp bunu asmaya calısanlar ıcın ıse konu olabıldıgınce kısaltılmış. Kitapta da yazarın belırttıgı gibi 1. dereceden sorumluluğumuz olmayan seyler hakkında uzun uzun nette araştırmalara dalmak ve bu vesile ile asıl sorumluluklarımızı savsaklamak da istenmeyen bir seydir. Velhasıl yazar der ki; Kalkıp da -Aaa neymıs bu hastalık bir inceliyim, diye olayın sızı ılgılendırmeyen ayrıntılarına dalmanız da aslında bır nevi asıl sorumluluklarımızı savsklama hareketinden başka bır sey degıldır. Bu yüzden bu kıtabı okurken Google da yenı bırsey araştırıyormuş gıbı daldan dala atlamayacak hemen uygulamaya gececeksınız kı kıtabın sıze bır faydası olsun.
Procrastination: Erteleme, Oyalama, bilerek geciktirme ve Savsaklama gibi anlamları vardır.
Öncelikle her erteleme bir savsaklama davranışı degıldır. Mesela is yeri ıcın bir rapor hazılaması gereken bir annenin son anda hastalanan çocuğunun basında bekleyip ısını yetıstırememesı bir öncelik meselesidir ve gerekli bir ertelemedir. Bu tarz ertelemeler bir sorun degıldır. Savsaklama hayatın gerçeklerinden kaçmakla ilgili bir sorundur. Hedefimizi savsaklamakla aslında kendimizin en azılı düşmanı haline geliriz. Savsakladıgımız seyler cok buyuk ıhtımalle bize negatıf duyguları anımsatan seylerdır. Bizim yapmamız gereken sey ise öncelikle bu duygularımızle yüzleşmektir. Hayatmızın gerceklerinden ziyade bizi daha iyi hissettirecek anlık mutluluklar bize daha cazip gelir.
Savsaklamaya giden yolun taslarını bize kendimizi iyi hissettiren seyler döşer.
Kıtapta yapılan Mululuk tanımı bence cıktı alıp evin görunur bır yerine asmalık: 'Mutluluk insanın önüne koyduğu hedefler uğruna verdiği cabada yatar.' Su ve ya bu başarıyı elde etmemiz gerekmiyor. Önümüze koyduğumuz hedeflere ulaşmak için kullanabileceğimiz zamanı göz göre göre ziyan ediyoruz.
Basaramadıgımız sey davranışlarımızı kendi hedeflerimize göre düzenlemektir. Bir isinizi savsaklamaya başladığınızı düşündüğünüz an yapacağınız ilk sey yerinizden kıpırdamadan öylece durmaktır. Yapmanız gereken ıse yoğunlaşıncaya kadar öylece duracaksınız ve kendınızı ısınızı yapmaya ikna edince o an hemen o ise başlayacaksınız. Burda Hemen Basla mottosu en önemli etken olmasına rağmen saedece başlamakla is bitmiyor. Yapmanız gereken ıse gırısırken cevrenızde sızın ırade gosterıp başladığınız o isi bozacak cok fazla etken vardır. Bazı insanların yapısı savsaklamaya daha yatkın olsa da herkesin kendi konsantrasyonunu bozacak faktörleri dusunup ise başlamadan once mutlaka onlardan kurtulması gerekır. Mesela ozellıkle gunumuzde kullandığımız akıllı telefonlar ve ordakı sosyal medya bıldırımlerı bınbır bela ile kendımızı zorlayıp başladığımız ısten bızı kaldıracak güce sahıptır. Keza her seferınde 2 dakıka suna bakıyım kapatacağım dıye acıtıgmız ınternet dünyasından saatler sonra -ben buraya nasıl geldım dıyecegımız sayfaları ıncelerken buluruz kendımzi
'İnternette hicbirsey sadece 2 dakika sürmez'
Ayrıca kıtaptakı su hıkaye cok ılgımı cektı. Bir kasap camına 'Bugun aldıklarınızın parasını ödeyeceksiniz ama yarın hersey bedava' yazar. Bunu görenler yarın olunca kasaba gelıp bedava et isterler. Kasap ise camdaki yazıyı indirmemiştir ve bugün hersey paralı, yarın bedava der. Bir sonraki gün gelen müşteriler yine herseyin yarın bedava olduğunu okurlar.... Kasabın bu esprisinde bahsedilen bizim herseyi ertelediğimiz ve hicbirzaman gelemeyecek olan iste o 'Yarın'dır. Sonra yapayım dıye islerimizi erteledıgımız o yarın her zaman bir gun ötededir ve hiçbir zaman 'Bugun' haline gelmez.
Bir de Irademızın aslında kısıtlı olduğunu, bir cok meselede üstüste irade gösterdiğimizde zaman sonra yorulup irademızın tükeneceği bilgisi ile ılk defa bu kitapta karşılaştım. Tükenen irademizi kendimize özgü seylerle motive ederek güçlendirebileceğimizi öğrenmek benım ıcın gerçekten yeni birseydi.
Son olarak:
Öz degisim hic bitmeyen bir yolculuktur, sabır ve azim ister...
İyi okumalar....
Not: Konuyla ilgilenenler için yakın zamanda okuduğum Ali Fuat Basgil'in Genclerle Basbasa kitabını da öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlariniz icin