
Bu kitabı gecen sene Viyana halk kütüphanesinde görünce hemen alıp
okumuştum. Bu tarz dramatik gerçek hayattan alıntı senaryolarda masum olan çocukların dünyasına girdiklerinde negatif olarak etkilenir, genelde okumaya devam edemem. Ama bu defa kendımı zorlayıp okumaya devam ettım. Artık Yahudi Soykırımı hakkında bilmediğimiz ayrıntı kalmadı, malum Sinema, Edebiyat vs tüm sektörler seferber olmuşlar bu konu üzerine. Dünyanın en uc noktasına gidin herkes Almanların yaptığı Yahudi soykırımını bilir. Bu nedenle tekrar olmaması acısından ayrıntıya gırmeme gerek olduğunu düşünmüyorum.
Kısaca, bıldıgınız o toplama kamplarında Yahudileri yakan generalın çocuğunun (Bruno) yalnız olduğu ıcın toplama kampında bulunan çocukların birarada oluşlarına özenip onlar gıbi gıyınıp gızlıce aralarına karışması ve Genaralın de bılmeden Yahudilerle birlikte kendı cocugunu da yakmış olması ile bitiyor. Zaten insanın boğazında düğümlenen son sahne bence kıtabın en vurucu bolumu. Ama elestırel olarak da sunu eklemek isterim kitabın son sayfasında okuyucuya assagıda alıntıladığım cümle ıle sankı bu soykırım dünyanın en kotu soykırımı ıdı ve bundan sonra bunun gıbı bır acı dünyaya gelemeyecek duygusu yaratmaya calısması ıdı. Kitabı okurken günümüzde Müslüman topraklarda yaşananlar gelirken son cümleyi okuduğumda -Efendim, Pardon, Nasıl yani! dedim kendi kendime.
Kitabın son cümlesi söyle: