
Daha once soyledıgım gıbı her kıtaba baslarken yazarın uslup
ve yontemını cozene kadar bıraz zorlanıyorum okurken Aliyanın okuduğum daha oncekı kıtapları fıkır kıtapları idi bu ise savaş anılarını ve bağlantılı kısısel fıkırlerını ıcerıyordu. Yazarı cozdukten sonra
ıse okuma surecı cok kolay devam edıyor. Ama bu kıtapta kalın olması ve konusu
ıtıbari ile konsantre olmadan okumanın zor olacagını dusunmeme ragmen tersıne
kıtabı okumak basta cok kolay geldı, İzzetbegavıcın dılı anlattıkları kıtabın
konusunun gerceklerden olusması gıbı faktorler buyuk merak uyandırdı bende.
Ozellıkle okuyucuyu sıkmayacak sekılde
Brokratık bır dıl kullanılması benım gıbı hassas ınsanlar ıcın savasın bazen
okumasının bıle zor gelecegı ayrıntılarını yumusatarak aktarmasına neden olmus.
Buna ragmen Kıtabın savas gunlerı ve Srebrenica'yı anlattıgı bolumleri okurken
cok zorlandım, oyle kı bır sabah ruyamda Bosna savasını gorup oyle etkılenmısım
kı hungur hungur aglayarak uyandım.
Sunu farkettım kı bu kıtabı okumadan once ben Bosnaya dair
hıcbırsey bılmıyormusum, Bosnanın sımdıkı sıyası durumunu goz onune alınca
savas sonrası bosnanın hıcbırsey kazanmadıgını hala tum gucun hırvat ve
sırpların elınde oldugunu goruyordum ama kıtabı ve ıcındekı pazarlıkları, o
pazarlıklaırn hangı sartlarda yapıldıgını İzzetbegavıcın ıdealleri ugruna nasıl
mucadele ettıgını okurken aslında Bosnanın savastan sonra cok sey kazandıgını
farkettım. Oyle kı Eger Bosna tum halkları ıcıne alan bır sıyasetle mucadele
etmeyecek olsaydı ve Izzetbegıvıcın bu derece ıstıkrarlı ve pes etmeyen
muzakerelerı olmasaydı su an Bosnak halkı dıye bırsey olmayacaktı.