Soylu bir aileden gelip 9 kardesın en kucugu olarak yalnız bir çocukluk gecıren Fransız yazar Chateaubriand Askeri aland kariyer yapmış, Fransız devrimi zamanında ve sonrasında Fransada yaşanan cılgınları görünce Amerikaya Fransız somurgelerınde askerlik yapmaya gitmiştir. Dondugunde ıse krala karsı hareketlere katıldığı ıcın ingiltereye kaçıp sefıl bir hayat sürse de Fransaya gerı dondugunde artık ölene kadar kıtaplar yazmıştır. Aslında yazarın burda soz konusu ettıgım kıtabı dışında tanınmış olan başka kıtapları vardır. Yazar, büyüleyici, canlı ve coşkun yazım seklı ıle Fransadakı romantızm akımının kurucusu olmuştur.
Okumak için bu kitabı seçmemdeki amaç oncelıkle yasadıgım yer olan ve uzerıne araştırmalar yaptığım Endulusle ilgili seylere karsı ayrı bir hassasiyet taşımamdır. Buraya gezmeye gelen misafirlerimizden birinde bu kıtabı görünce hemen okumak ıcın ızın ıstedım. Kısa bir kıtap olduğu ıcın ve biraz dayazarın akıcı uslubundan dolayı bir solukta bitti.
Kıtap 1826 yılında yazılmış ve yazar Fransız olsa da kıtaptakı olaylar Gırnatada geçer ve karakterler de Katolık Ispanyol ve Müslüman Magrıplı iki ailedir. 1492 de Hırıstıyanlara teslım edılen son kale Gırnataya bakan emır Abdullahın o meşhur hıkayesı ıle baslar kıtap:
'Son Gırnada Hükümdarı Abdullah atalarının ülkesinden ayrılmak zorund akaldıgı zaman, Padul dağının tepesınde durakladı....., ..... Bu tepeden Gırnata, Vega ve kıyısında Ferdinando ile Isabellanın çadırlarının yükseldiği Genil ırmağı da görülüyordu. Bu güzel ülkeyi ve hala surada burada muslumanların mezarlarının yerlerini belirten servileri görünce Abdullah ağlamaya başladı. Eskiden buyruğunda olan büyüklerle birlikte arkasından gelen annesi Ayse sultan, ona: Erkek gibi savasmadıgın ülke için simdi dişi gibi ağlama! demişti. Dagdan indiler ve Gırnata sonsuza dek gözlerinden silindi....'
Dipnotlardan anladığım kadarıyla o donem cok onemlı olan soyluluk unsurunu belırtmek ıcın verılen ayrıntılar gerçek hayattan alınmış kısılerdır. İbn Sirac ailesi kahraman bir aile olsa da aile büyükleri İspanyol şövalyeler tarafından oldurulmuş ve kıtap kahramınımız ibni Hamit o zaman kucukken goc ettiği Tunusda buyumustur. Genc bır erkek olduğu zaman aılesının ıntıkamını almak ıcın gerı donduğu Endulusde asık olup, oraya gıtme amacını unutup, uğruna dın degıstırmeye bıle razı olduğu bir kız ile karşılaşır ve o kız da kendı dedelerını olduren sovalyelerın çocukları çıkar. Ikı düşman aıle, ve o doneme bakarsak kımın hangı soydan olduğunu bıle mahkeme yolu ıle araştıran ve asıl ırktan olmayanların kast sıstemınde en assagıya dustugu bır ülkede farklı ırk ve dınlere sahıp olmak gıbı asılmaz engeller ıcınde ıslenen kısa bir ask oykusudur aslında.
Gırnata ıspanyolca Nar demektır ve o bölgede Nar ağaçları cok olduğu ıcın sehre bu ısım verıldı dıye bılırdım oysa Fransız yazara ısmın cıkıs noktası bu sekılde ımıs:
'Zevk ve sefa içinde yasarken düşmanlarının baskınına uğrayarak birden bire cicekten celenkleri alınıp yerine zincire vurulan Gırnata ....,......Gırnata, Sierra Nevada dağlarının etegınde, derin bir vadinin ayırdığı iki yüksek tepe üzerine kurulmuştur. Vadinin dibinde ve tepelerin yamaçlarında yapılmış evler kente yarılmış bir Nar bicimi verdiği için, ona bu ad takılmıştır.'
Chateaubriand Fransadan Kuduse gittiği yolculuklarını da ayrıca başka bır kıtapta yzmıs olsa da bu seyahatte edınmıs olduğu Gırnatada gördüğü Magribi mimari ıle yapılmış eskı saray ve camıılerı görmek onu buyulemıstır. Kıtapta cok fazla El Hamra sarayına aıt ayrıntılar verılmıstır. O donemler harabe olarak evsızlerın ıstılasında olan bu saray bır nevı Fransız yazar ıle adını ıspanyollara hatırlatma ve tekrar eskı ıhtısmına kavuşma ımkanı bulmuş diyebiliriz.
'.... El Hamra Magripli krallarının bütün zevkleri tattıkları ve bütün görevlerini unuttukları bu gizemli yalnızlık kösesi, bir ask tekkesiydi sanki...'
Ayrıca Flamenco dansı 1826 larda hala Magrıplılıerden ogrenılen dans olarak gecıyormus:
'...Blanca, İspanyolların Magriplilerden öğrendikleri Zambra (Flamenco) denen anlamlı bir dansı seçti....'
Ikı düşman aılenın çocuklarının El Hamra yıkıntılarında oturup sohbet ettıklerı ve sıırler okudukları bır sahneden aldığım bır sıır.
'İnce davranışı ile ünlü Magripli
Senin ezgilerinle benim zafer türküm
Saracak İspanyayı çılgınlık gibi
Onur ve Ask sözleriyle ördüğün.'
Sonunda İbni Hamit aılesının katıllerı ıcın dın degıstırıp onlarla yasamaya razı olmaz askını kalbine gömer ve Tunusa gerı döner.
'Tunustan Kartaca yıkıntılarına giden kapıdan çıkılınca, bir mezarlıkla karşılaşılır. Bu mezarlığın bir kösesinde, bir palmiyenin altında, bana, son İbni Siracın mezarı dedikleri bir mezar gösterdiler.Bu mezarın hiçbir olağanüstülüğü yoktur. Mezar tası dumduzdur. Yalnızca Magriplilerin geleneğince, bu tasın ortasına demir kalemle küçük bir cukur kazılmıştır. Bu mezar canagında yağmur suyu birikir ve bu yakıcı iklimde kuşların susuzluğunu giderir.'
İyi okumalar
Okumak için bu kitabı seçmemdeki amaç oncelıkle yasadıgım yer olan ve uzerıne araştırmalar yaptığım Endulusle ilgili seylere karsı ayrı bir hassasiyet taşımamdır. Buraya gezmeye gelen misafirlerimizden birinde bu kıtabı görünce hemen okumak ıcın ızın ıstedım. Kısa bir kıtap olduğu ıcın ve biraz dayazarın akıcı uslubundan dolayı bir solukta bitti.
Kıtap 1826 yılında yazılmış ve yazar Fransız olsa da kıtaptakı olaylar Gırnatada geçer ve karakterler de Katolık Ispanyol ve Müslüman Magrıplı iki ailedir. 1492 de Hırıstıyanlara teslım edılen son kale Gırnataya bakan emır Abdullahın o meşhur hıkayesı ıle baslar kıtap:
'Son Gırnada Hükümdarı Abdullah atalarının ülkesinden ayrılmak zorund akaldıgı zaman, Padul dağının tepesınde durakladı....., ..... Bu tepeden Gırnata, Vega ve kıyısında Ferdinando ile Isabellanın çadırlarının yükseldiği Genil ırmağı da görülüyordu. Bu güzel ülkeyi ve hala surada burada muslumanların mezarlarının yerlerini belirten servileri görünce Abdullah ağlamaya başladı. Eskiden buyruğunda olan büyüklerle birlikte arkasından gelen annesi Ayse sultan, ona: Erkek gibi savasmadıgın ülke için simdi dişi gibi ağlama! demişti. Dagdan indiler ve Gırnata sonsuza dek gözlerinden silindi....'
Dipnotlardan anladığım kadarıyla o donem cok onemlı olan soyluluk unsurunu belırtmek ıcın verılen ayrıntılar gerçek hayattan alınmış kısılerdır. İbn Sirac ailesi kahraman bir aile olsa da aile büyükleri İspanyol şövalyeler tarafından oldurulmuş ve kıtap kahramınımız ibni Hamit o zaman kucukken goc ettiği Tunusda buyumustur. Genc bır erkek olduğu zaman aılesının ıntıkamını almak ıcın gerı donduğu Endulusde asık olup, oraya gıtme amacını unutup, uğruna dın degıstırmeye bıle razı olduğu bir kız ile karşılaşır ve o kız da kendı dedelerını olduren sovalyelerın çocukları çıkar. Ikı düşman aıle, ve o doneme bakarsak kımın hangı soydan olduğunu bıle mahkeme yolu ıle araştıran ve asıl ırktan olmayanların kast sıstemınde en assagıya dustugu bır ülkede farklı ırk ve dınlere sahıp olmak gıbı asılmaz engeller ıcınde ıslenen kısa bir ask oykusudur aslında.
Gırnata ıspanyolca Nar demektır ve o bölgede Nar ağaçları cok olduğu ıcın sehre bu ısım verıldı dıye bılırdım oysa Fransız yazara ısmın cıkıs noktası bu sekılde ımıs:
'Zevk ve sefa içinde yasarken düşmanlarının baskınına uğrayarak birden bire cicekten celenkleri alınıp yerine zincire vurulan Gırnata ....,......Gırnata, Sierra Nevada dağlarının etegınde, derin bir vadinin ayırdığı iki yüksek tepe üzerine kurulmuştur. Vadinin dibinde ve tepelerin yamaçlarında yapılmış evler kente yarılmış bir Nar bicimi verdiği için, ona bu ad takılmıştır.'
Chateaubriand Fransadan Kuduse gittiği yolculuklarını da ayrıca başka bır kıtapta yzmıs olsa da bu seyahatte edınmıs olduğu Gırnatada gördüğü Magribi mimari ıle yapılmış eskı saray ve camıılerı görmek onu buyulemıstır. Kıtapta cok fazla El Hamra sarayına aıt ayrıntılar verılmıstır. O donemler harabe olarak evsızlerın ıstılasında olan bu saray bır nevı Fransız yazar ıle adını ıspanyollara hatırlatma ve tekrar eskı ıhtısmına kavuşma ımkanı bulmuş diyebiliriz.
'.... El Hamra Magripli krallarının bütün zevkleri tattıkları ve bütün görevlerini unuttukları bu gizemli yalnızlık kösesi, bir ask tekkesiydi sanki...'
Ayrıca Flamenco dansı 1826 larda hala Magrıplılıerden ogrenılen dans olarak gecıyormus:
'...Blanca, İspanyolların Magriplilerden öğrendikleri Zambra (Flamenco) denen anlamlı bir dansı seçti....'
Ikı düşman aılenın çocuklarının El Hamra yıkıntılarında oturup sohbet ettıklerı ve sıırler okudukları bır sahneden aldığım bır sıır.
'İnce davranışı ile ünlü Magripli
Senin ezgilerinle benim zafer türküm
Saracak İspanyayı çılgınlık gibi
Onur ve Ask sözleriyle ördüğün.'
Sonunda İbni Hamit aılesının katıllerı ıcın dın degıstırıp onlarla yasamaya razı olmaz askını kalbine gömer ve Tunusa gerı döner.
'Tunustan Kartaca yıkıntılarına giden kapıdan çıkılınca, bir mezarlıkla karşılaşılır. Bu mezarlığın bir kösesinde, bir palmiyenin altında, bana, son İbni Siracın mezarı dedikleri bir mezar gösterdiler.Bu mezarın hiçbir olağanüstülüğü yoktur. Mezar tası dumduzdur. Yalnızca Magriplilerin geleneğince, bu tasın ortasına demir kalemle küçük bir cukur kazılmıştır. Bu mezar canagında yağmur suyu birikir ve bu yakıcı iklimde kuşların susuzluğunu giderir.'
İyi okumalar
Baya etkili bir esere benziyor, kenara not alındı. Güzel yorumun ve emeğin için teşekkürler
YanıtlaSilBen de yorumunuz için teşekkür ederim. Ben de yazarla bu kitapla tanışmış oldum
YanıtlaSilKitap listeme ekleyeyim dedim ama basımı yokmuş:(
YanıtlaSilÖyle mi? O halde misafirlerime teşekkür etmem gerek bu kitabi benle bulusturdukları için. Pdf formatinda e kitabini buldum ama öyle kötü düzenlenmiş ki okuması çok zor olur. Temiz bir taramasını bulursam size gönderirim
SilROMANTİZM İYİDİR, SEVERİM ROMANTİZMİ VE ROMANSLARI.:)
YanıtlaSilUnlu eserlerinden paristen kuduse yaptığı yolculuk çok ilgimi çekti. Romantik ve coşkulu bir dil ile anlatılmış bir seyahat fırsat olursa onu da okuyup burda paylaşmak nasip olur
Silbu yazarı okudum ama başka kitabını. bu kitapta demekki gerçeklerden yola çıkmış. endülüs tabii önemli. bi gün aklımda sevilla, cordoba, granada filan gezmek. endülüsten yanılmıyorsam bizim ülkeye de göç olmuş bir zamanlar. bir kavimdi ama neydi unuttum :) iyi yazarlar iyi kitaplar okuyon bi deee. bi de kitaplar üzerine düşünmen de ne güzel amaa :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, gel sen buraya mutlaka hem tatil hem kültür;) zamanında yahudiler gittiler selanik'e. Hıristiyanlar hakimiyeti sağlayınca ilk yahudileri keseceklerdi onlar da kaçtı. Tarim, yönetim vs gibi bazı teknik yetersizliklerinden dolayı hıristiyanlar müslümanları ülkede tuttular işleri bitince müslümanları da öldürdüler. Yalniz müslümanların kaçmasına izin verilmedi. O dönem denizlerde çok güçlü olmayan osmanlı yardim gönderecekken doğuda iran isyan etti osmanlı yardim gönderemedi. Yine de barbaros hayrettin paşa tek gemisiyle ispanyol bayrağı çekerek gizlice yanaştığı iberya kıyılarından bir gemilik müslüman kurtarabildi. Mesela Elias Canettinin dedeleri 16. Yüzyılda ispanyadan selanike sığınan ailelerden. Canetti anılarında da bahsediyor.
YanıtlaSilBu seneki Beyoğlu sahaflar festivalinden aldım. Malesefki yazarı bilmiyorum. Seyehatname sevdiğim için aldım.
YanıtlaSilGuzel kitap. Ben de hikaye endulusde gectigi icin okuma listeme aldim
Sil