2 sene önce bir takım Endülüs Temalı kıtaplar almış ve yavaş yavaş okumaya başlamıştım. O aldığım kıtaplardan 4. sü olan Endülüs Müslümanları kıtabı ansiklopedik bir özelliğe sahip olmasına karsın akıcı ve kendını okutan bir dile de sahip. Özellıkle Diyanet vakfı tarafından basılan bu kıtaptakı tüm incelemeler bilimsel ve tarafsız bir sekılde sunulmuş olması da ayrıca Endulus konusunda referans gosterılebılecek bir kaynak eser nıtelıgı taşımasını saglamıs. Benım bu kıtabı okumam uzun bir sureye yayılmış olsa da bunun nedenı tamamen benım oncelıklerım ıle alakalı ıdı. Emınım kı bu konu ıle ılgılı bırı kitabın sayfasını açtığında belki bir solukta bitirebilir.
Gelelım içeriğe. Kitapta Fetihten önce ve sonrasını da dahil ederk asıl olarak Muslumanların İber Yarımadasında hakim olduğu yaklaşık 800 yılı konu edinerek genelde Sosyal, dini, ekonomik hayat gibi genel tabloyu verır. Ozellıkle Endulusu bır ideal halıne getıren Eğitim, Bilim ve Sanatın gelısımı ıle ılgılı doyurucu ayrıntılar verır. Moriskaların hayatlarından kesıtler ve Endülüs medeniyetinin diğer kültürlere etkilerinden bahsettigi bolumler ıse benım en cok ılgımı ceken tarafları oldu galıba.
Devletler ıcersındekı asabiyet kavgalarından tutun, felsefi tartışmalara, kulturler arası etkılesımden tutun, Toledo cevırı okulu ıle arapca yazılmış tum ıslam kulturu eserlerının batıya aktarılmasına, o donem hıcbır yerde gorulmemıs bır sekılde Kadınların toplum ıcındekı saygın konumundan tutun yapılan eserlerde kullanılan cağının cok ılerısındekı teknık yöntemlere kadar, donemın Avrupasında alımlerı bıle hastalıkları bır ceza olarak gorup onu ıyılestırmeye calısan doktorları günahkar olarak gorduklerı halde Endulusde aynı donemde kadavra uzerınde calısmalar ve canlı amelıyatlar gerceklestırılmesı vs... gibi Kıtaptan anlatacak cok sey var aslında.
Endülüs, İslamın bir toplumu ne kadar yüceltebileceğine en güzel örneklerden biridir. Aslında Endülüsü okurken bunlardan ders alıp aynı hataları yapmazsak ve İslamın yuceltıcı o ruhuna teslım olursak günümüz muslumanlarının ve bizim ıcıne dustugumiz zulum ortamından kurtulmuş oluruz. Ama maalesef Endülüsü okudukça -Yau ne kadar da aptalmışlar böyle sey yapılır mı dedıgım seylerı gunumuzde de yapıyoruz.... Yani en ufak bir ders almamışız. Yine de gelecekten umidi kesmek hiçbir muslumana yakışmayacağı ıcın okumaya, çocuklarımıza okutmaya ve böyle degerlı eserlerı başkalarına tavsıye etmeye devam...
Kitaptan altını cizdigim sadece bazı yerlerden örneklerle devam edeyim:
13. yüzyılda haçlı savaşlarının hemen ardından islam beldelerını zıyaret eden İtalyan bir seyyahın tespıtlerı:
'----O gaddar bildigmiz insanların (Müslümanların) arasında öyle mükemmel seylerle karşılaştık kı, doğrusu hayrete düşmekten kendımızı alamadık.... Bunlardan bazılarını zikredelim: İlim tahsiline olan düşkünlükleri, namaz esnasında sergiledikleri huşu, fakirlere gösterilen merhamet, Allaha peygamberlere ve kutsal yerlere olan saygı, vakar ve haysiyet, yabancılara gösterilen cömertlik, akrabalarına olan bağlılık gibi özelliklerini gözlerimizle görmeseydik, bu kadar hayrete düşmeyecektik...' S:33
Hıristiyan Ispanyanin bir bölümünü teşkil eden Galicia bölgesi ve halkını ünlü coğrafyacı Ebu Ubeyd el Bekri şöyle tanıtmıştır:
"Buranın halkı sahtekar ve kötü huylu kimselerdir. Senede en fazla bir veya iki defa yikanirlar, o da soğuk su ile. Elbiselerini giydikleri günden üzerlerinde tamamen eskiyinceye kadar bir defa bile yıkamazlar. Iddialarina göre, vücutlarında biriken kir ve pislik, bedenlerini kuvvetlendiriyormus. Onların elbiseleri çok dardır, üstelik de yırtık. Yırtıklardan bedenlerinin bir bölümü gözükür."
Ispanya kraliçesi Isabel müslümanlarla girdikleri çatışmalardan yenilgi ile ayrılmalarının nedeni olarak askerlerinin müslüman hamamları ile tanıştıktan sonra yıkanıp rehavete kapilmalarini göstermiştir. Bu nedenle isabel tüm müslüman toprakları alana kadar askerlerine yıkanmayı yasakladığı gibi kendisi de yıkanmamistir. S:240
Genel olarak İber yarımadasında hırıstıyan din adamları bile muslumanlıktan etkılenmıs hatta papalık bir cok defa muslumanlıktakı tevhıd anlayışından etkılendıklerı gerekcesıyle gorevlerınden azledılıp yerlerıne yenı dın adamları atanmıştır. Ama yenı atananlar da zaman sonra benzer sekılde etkılenmıslerdır. Halk da arapca konuşur, muslumanlar gıbı gıyınırlerdı. Müslüman ve Hırıstıyan yöneticilerin birbirlerinden etkilenmelerine örnek olarak da sunu yazarsam Endülüs medenıyetının yonetıcıler elıyle neden yıkıldığını görmüş olursunuz:
'15. yüzyılda Muslumanlar tarafından imal edilen ve kılıç, mızrak, ok gibi aletlerin delemediği geyik derisinden mamul kalkanlar Hırıstıyan kesiminde cok begenılmekteydı. Söz gelimi, doğu Endülüste bağımsızlığını ilan eden Endülüslü lider İbn Merdenis, tıpkı hırıstıyanlar gibi gıyınmekteydi. Nasri ordusunda süvarilerin kullandığı kırmızı pelerin, hırıstıyan kesımınden devsırılmıstı.' S:145
Simdi: Hırıstıyanlar bizden savaşta delıcı aletlerın delemedıgı kadar sağlam savaş aletlerının teknıgını alırken bız onlardan kırmızı pelerınlerını alıyoruz!!!! Hırıstıyanlardan kırmızı pelerını alıp takan suvarılerın bulunduğu nasri ordusu iste son kale Granadayı savaşmadan düşmana teslım etmıs olan ordudur!... Kültürlerarası etkılesım kaçınılmazdır ve hatta bazı durumlarda ıyıdır ama gereksız ve faydasız seylerı kopyalayan Enduluslu kralların yıkılmasını gorup, tersıne Muslumanlardan gereklı olan herseyı almış olan batının kazandığı ılerlemeyı görüyorum ve en acısı da hala aynı kafada olduğumuzu gördükçe basımıza gelecek var dıye düşünmeden de edemiyorum.
Katilya Kralının bu ıfadelerı bize gunumuzu de hatırlatmıyormu: 'Müslümanların kendi aralarındaki mücadeleleri tahrik etmek lazımdır. Onlar, birbirlerine üstünlük sağlamak için sonunda bizim yardımımızı talep edeceklerdir. Biz, talepte bulunan tarafların, askeri yardım mukabilinde mallarını alacağız ve onların ekonomik acıdan çökmelerini bekleyecegiz' S:112
Egitim:
4 bebeli ve Endülüste yasayan bir anne olarak kültürlerarası yasamın ilk orneklerınden biri olan Endüslüde Egitimin nasıl olduğu tabiki en cok ılgımı ceken noktalardna biri oldu.
'Egitim; Kisiyi beceri, meslek ve makam sahibi yapmanın ötesinde. Hayatı anlamlandırmanın önünde en büyük engel olan cehaletten kurtarıp, aklını kullanan, nefsini kontrol altında tutabilen, iyi huylarla bezenmiş, ilmi ile amil, abid, kendisi ve çevresiyle uyumlu faziletli bir kimse haline getirme faaliyetinin adıdır.' Yani dinin temel hedeflerini eğitimin de temel hedefleri olarak tespit etmişlerdir.' S:151
Mesela kendi ilim ogrendıgı seyhlerı arasında Fatıma ısımlı bır hanımın da bulunduğu İbn Arabi eğitimin ilk merhalesinde çocuklara Kuranı kerım ogretılıp ezberletılmesıne sıddetle karsı çıkar. Anlamadıkları bir seyi çocuklara öğretmek ıse ancak gafletle izah edilebilir. İbn Arabiye göre çocuklara önce fasih arapcayı iyi öğretmek gerekır. Bunun yanında mutlaka matematık ogretılmelı cunku matematık zıhnı acar, zıhın cımnasıtıgı yapmayı kolaylaştırır ve hayatın ıcındedır. Bu ikisinden sonra ise Siire geçilmelidir. İste bu altyapı kazandırıldıktan sonra çocuklar Kuranı Kerimi daha iyi anlayacaklardır.
Devlet sadece okul binası yapma gibi sınırlı sekıllerde Egitimde aktıf olmuştur bunun dışında Egıtım genelde halkın ve derneklerın destegı ıle devam edıyordu. Keza ben de özellikle zorunlu egıtımın devlet elıyle yapılmasına ıdeolojık bır amaç dışında başka bır niyeti olduğunu da düşünmüyorum. Bu nedenle Halkın her kesımının egıtım faalıyetlerıne katılması gıbı bır model gözümde gunumuz egıtım sıstemlerıne gore daha ıdeal geliyor. Sunu da unutmamak lazım kı o donem Avrupada sadece dın adamları okur yazar ıken Enduluste yüzdeyüz okur yazarlık oranı vardı. Bunun sebebnı devletın egıtım sıstemınde pasıf olmasına bağlıyorum ben cunku günümüzde ozellıkle ıslamı toplumlarda okuryazar oranlarının dusuk olması Aliya İzzetbegovıcın de ıddıa ettıgı gıbı halka karsı devletın bır seylerı dıkte etmesinden kaynakanır. Egıtıme güvenmeyen halk çocuklarını egıtmeme yönünde eğilim gösterirler. Eger egıtımı herkesın aktıf olduğu, halkın taleplerının uygulandığı, yani Endülüteki gibi halka bırakılmış bır sekılde uygularsanız okur yazarlığı ve hatta egitim seviyesini de yukseltmıs olursunuz.
Bilindigi gibi Endülüs bir Kitap medeniyeti idi. Kıtaplar Mücevherlerden daha cok korumaya layık nesnelerdır. Her evde mutlaka bir kütüphane bulunması gelenek halıne gelmıstır. Hani gunumuzde her evde bir TV var ya.. İste Eduluste de kutuphanesız ev yokmuş. Saray kutuphanesının dışında cok degerlı kısısel kütüphaneler vardır. Mıras tartışmalarında ölen kısının kıtaplarını paylaşmak en buyuk dertlerinden bırı idi. Cunku kısısel kütüphaneler o donemde servet degerınde goruluyordu. Sımdı ıvır zıvır saçmalıkları müzayedelerde hava atmak ıcın yüksek ücretlere satın alan zengınlerımız var ya... Iste o zamanlar ıflas eden ya da cocugu olmayan ölenlerın Kısısel kütüphaneleri Muzayedelerde acık artırma ıle satılırmış. Ve sıkı durun hani gunumuzde hanımlarımız kımın daha cok elbısesı var, kımın daha cok malı mulku var dıye sosyal medyada yarışıyor ya.. İste o donemde de en gözde kutuphanenın sahıbı Ayse isimli sıradan bir hanıma aitmiş. Bu kadar güzel bir tablonun ıcınde maalesef farklı asabıyet ve mezheplerın bırbırlerı ıle catısması sonucu olusmus katı ezbercı ve acımasız donemler de gecırmıstır Endulus ama Maalesef ki bu Kıtap medenıyetı en son Hırıstıyanların elıne gecınce yakılarak yok edılmıstır.
Endülüs Emevi devletinin enkazı üzerinde kurulan kucuk emırlıklerın sultanları, birbirleriyle rekabet içerisinde başkentlerinde insaa ettikleri saraylarının bahçelerini en güzel ve nadide bitkilerin yetiştiği, tabiri caizse birer 'Yalancı Cennete' çevirmenin gayreti içinde oldular. Son dönemlerde daha cok gorunuse onem veren yapılar ıle sadece bir kac sene daha uzun tahtta kalma gıbı adi hesapların pesınde Hırıstıyan Krallarla anlaşma yaparak musluman kardeslerını aradan çıkardılar. Hırıstıyanlara destek vererek komsu musluman ulkeyı yıkanlar sonrakı sene o destek verdıklerı hırıstıyanların hedefı olmuşlardır. Ve bu mantıkla cok da uzun sure ayakta kalamamışlardır.
Burda Moriskalardan bahsetmedım cunku yazı cok uzadı. Baska bir yazıda onlara da daha genıs yer vermek ısteyerek bu yazıyı burada bıtırıyorum.
Allah ders almayı nasıp etsın ıns.
Gelelım içeriğe. Kitapta Fetihten önce ve sonrasını da dahil ederk asıl olarak Muslumanların İber Yarımadasında hakim olduğu yaklaşık 800 yılı konu edinerek genelde Sosyal, dini, ekonomik hayat gibi genel tabloyu verır. Ozellıkle Endulusu bır ideal halıne getıren Eğitim, Bilim ve Sanatın gelısımı ıle ılgılı doyurucu ayrıntılar verır. Moriskaların hayatlarından kesıtler ve Endülüs medeniyetinin diğer kültürlere etkilerinden bahsettigi bolumler ıse benım en cok ılgımı ceken tarafları oldu galıba.
Devletler ıcersındekı asabiyet kavgalarından tutun, felsefi tartışmalara, kulturler arası etkılesımden tutun, Toledo cevırı okulu ıle arapca yazılmış tum ıslam kulturu eserlerının batıya aktarılmasına, o donem hıcbır yerde gorulmemıs bır sekılde Kadınların toplum ıcındekı saygın konumundan tutun yapılan eserlerde kullanılan cağının cok ılerısındekı teknık yöntemlere kadar, donemın Avrupasında alımlerı bıle hastalıkları bır ceza olarak gorup onu ıyılestırmeye calısan doktorları günahkar olarak gorduklerı halde Endulusde aynı donemde kadavra uzerınde calısmalar ve canlı amelıyatlar gerceklestırılmesı vs... gibi Kıtaptan anlatacak cok sey var aslında.
Endülüs, İslamın bir toplumu ne kadar yüceltebileceğine en güzel örneklerden biridir. Aslında Endülüsü okurken bunlardan ders alıp aynı hataları yapmazsak ve İslamın yuceltıcı o ruhuna teslım olursak günümüz muslumanlarının ve bizim ıcıne dustugumiz zulum ortamından kurtulmuş oluruz. Ama maalesef Endülüsü okudukça -Yau ne kadar da aptalmışlar böyle sey yapılır mı dedıgım seylerı gunumuzde de yapıyoruz.... Yani en ufak bir ders almamışız. Yine de gelecekten umidi kesmek hiçbir muslumana yakışmayacağı ıcın okumaya, çocuklarımıza okutmaya ve böyle degerlı eserlerı başkalarına tavsıye etmeye devam...
Kitaptan altını cizdigim sadece bazı yerlerden örneklerle devam edeyim:
13. yüzyılda haçlı savaşlarının hemen ardından islam beldelerını zıyaret eden İtalyan bir seyyahın tespıtlerı:
'----O gaddar bildigmiz insanların (Müslümanların) arasında öyle mükemmel seylerle karşılaştık kı, doğrusu hayrete düşmekten kendımızı alamadık.... Bunlardan bazılarını zikredelim: İlim tahsiline olan düşkünlükleri, namaz esnasında sergiledikleri huşu, fakirlere gösterilen merhamet, Allaha peygamberlere ve kutsal yerlere olan saygı, vakar ve haysiyet, yabancılara gösterilen cömertlik, akrabalarına olan bağlılık gibi özelliklerini gözlerimizle görmeseydik, bu kadar hayrete düşmeyecektik...' S:33
Hıristiyan Ispanyanin bir bölümünü teşkil eden Galicia bölgesi ve halkını ünlü coğrafyacı Ebu Ubeyd el Bekri şöyle tanıtmıştır:
"Buranın halkı sahtekar ve kötü huylu kimselerdir. Senede en fazla bir veya iki defa yikanirlar, o da soğuk su ile. Elbiselerini giydikleri günden üzerlerinde tamamen eskiyinceye kadar bir defa bile yıkamazlar. Iddialarina göre, vücutlarında biriken kir ve pislik, bedenlerini kuvvetlendiriyormus. Onların elbiseleri çok dardır, üstelik de yırtık. Yırtıklardan bedenlerinin bir bölümü gözükür."
Ispanya kraliçesi Isabel müslümanlarla girdikleri çatışmalardan yenilgi ile ayrılmalarının nedeni olarak askerlerinin müslüman hamamları ile tanıştıktan sonra yıkanıp rehavete kapilmalarini göstermiştir. Bu nedenle isabel tüm müslüman toprakları alana kadar askerlerine yıkanmayı yasakladığı gibi kendisi de yıkanmamistir. S:240
Genel olarak İber yarımadasında hırıstıyan din adamları bile muslumanlıktan etkılenmıs hatta papalık bir cok defa muslumanlıktakı tevhıd anlayışından etkılendıklerı gerekcesıyle gorevlerınden azledılıp yerlerıne yenı dın adamları atanmıştır. Ama yenı atananlar da zaman sonra benzer sekılde etkılenmıslerdır. Halk da arapca konuşur, muslumanlar gıbı gıyınırlerdı. Müslüman ve Hırıstıyan yöneticilerin birbirlerinden etkilenmelerine örnek olarak da sunu yazarsam Endülüs medenıyetının yonetıcıler elıyle neden yıkıldığını görmüş olursunuz:
'15. yüzyılda Muslumanlar tarafından imal edilen ve kılıç, mızrak, ok gibi aletlerin delemediği geyik derisinden mamul kalkanlar Hırıstıyan kesiminde cok begenılmekteydı. Söz gelimi, doğu Endülüste bağımsızlığını ilan eden Endülüslü lider İbn Merdenis, tıpkı hırıstıyanlar gibi gıyınmekteydi. Nasri ordusunda süvarilerin kullandığı kırmızı pelerin, hırıstıyan kesımınden devsırılmıstı.' S:145
Simdi: Hırıstıyanlar bizden savaşta delıcı aletlerın delemedıgı kadar sağlam savaş aletlerının teknıgını alırken bız onlardan kırmızı pelerınlerını alıyoruz!!!! Hırıstıyanlardan kırmızı pelerını alıp takan suvarılerın bulunduğu nasri ordusu iste son kale Granadayı savaşmadan düşmana teslım etmıs olan ordudur!... Kültürlerarası etkılesım kaçınılmazdır ve hatta bazı durumlarda ıyıdır ama gereksız ve faydasız seylerı kopyalayan Enduluslu kralların yıkılmasını gorup, tersıne Muslumanlardan gereklı olan herseyı almış olan batının kazandığı ılerlemeyı görüyorum ve en acısı da hala aynı kafada olduğumuzu gördükçe basımıza gelecek var dıye düşünmeden de edemiyorum.
Katilya Kralının bu ıfadelerı bize gunumuzu de hatırlatmıyormu: 'Müslümanların kendi aralarındaki mücadeleleri tahrik etmek lazımdır. Onlar, birbirlerine üstünlük sağlamak için sonunda bizim yardımımızı talep edeceklerdir. Biz, talepte bulunan tarafların, askeri yardım mukabilinde mallarını alacağız ve onların ekonomik acıdan çökmelerini bekleyecegiz' S:112
Egitim:
4 bebeli ve Endülüste yasayan bir anne olarak kültürlerarası yasamın ilk orneklerınden biri olan Endüslüde Egitimin nasıl olduğu tabiki en cok ılgımı ceken noktalardna biri oldu.
'Egitim; Kisiyi beceri, meslek ve makam sahibi yapmanın ötesinde. Hayatı anlamlandırmanın önünde en büyük engel olan cehaletten kurtarıp, aklını kullanan, nefsini kontrol altında tutabilen, iyi huylarla bezenmiş, ilmi ile amil, abid, kendisi ve çevresiyle uyumlu faziletli bir kimse haline getirme faaliyetinin adıdır.' Yani dinin temel hedeflerini eğitimin de temel hedefleri olarak tespit etmişlerdir.' S:151
Mesela kendi ilim ogrendıgı seyhlerı arasında Fatıma ısımlı bır hanımın da bulunduğu İbn Arabi eğitimin ilk merhalesinde çocuklara Kuranı kerım ogretılıp ezberletılmesıne sıddetle karsı çıkar. Anlamadıkları bir seyi çocuklara öğretmek ıse ancak gafletle izah edilebilir. İbn Arabiye göre çocuklara önce fasih arapcayı iyi öğretmek gerekır. Bunun yanında mutlaka matematık ogretılmelı cunku matematık zıhnı acar, zıhın cımnasıtıgı yapmayı kolaylaştırır ve hayatın ıcındedır. Bu ikisinden sonra ise Siire geçilmelidir. İste bu altyapı kazandırıldıktan sonra çocuklar Kuranı Kerimi daha iyi anlayacaklardır.
Devlet sadece okul binası yapma gibi sınırlı sekıllerde Egitimde aktıf olmuştur bunun dışında Egıtım genelde halkın ve derneklerın destegı ıle devam edıyordu. Keza ben de özellikle zorunlu egıtımın devlet elıyle yapılmasına ıdeolojık bır amaç dışında başka bır niyeti olduğunu da düşünmüyorum. Bu nedenle Halkın her kesımının egıtım faalıyetlerıne katılması gıbı bır model gözümde gunumuz egıtım sıstemlerıne gore daha ıdeal geliyor. Sunu da unutmamak lazım kı o donem Avrupada sadece dın adamları okur yazar ıken Enduluste yüzdeyüz okur yazarlık oranı vardı. Bunun sebebnı devletın egıtım sıstemınde pasıf olmasına bağlıyorum ben cunku günümüzde ozellıkle ıslamı toplumlarda okuryazar oranlarının dusuk olması Aliya İzzetbegovıcın de ıddıa ettıgı gıbı halka karsı devletın bır seylerı dıkte etmesinden kaynakanır. Egıtıme güvenmeyen halk çocuklarını egıtmeme yönünde eğilim gösterirler. Eger egıtımı herkesın aktıf olduğu, halkın taleplerının uygulandığı, yani Endülüteki gibi halka bırakılmış bır sekılde uygularsanız okur yazarlığı ve hatta egitim seviyesini de yukseltmıs olursunuz.
Bilindigi gibi Endülüs bir Kitap medeniyeti idi. Kıtaplar Mücevherlerden daha cok korumaya layık nesnelerdır. Her evde mutlaka bir kütüphane bulunması gelenek halıne gelmıstır. Hani gunumuzde her evde bir TV var ya.. İste Eduluste de kutuphanesız ev yokmuş. Saray kutuphanesının dışında cok degerlı kısısel kütüphaneler vardır. Mıras tartışmalarında ölen kısının kıtaplarını paylaşmak en buyuk dertlerinden bırı idi. Cunku kısısel kütüphaneler o donemde servet degerınde goruluyordu. Sımdı ıvır zıvır saçmalıkları müzayedelerde hava atmak ıcın yüksek ücretlere satın alan zengınlerımız var ya... Iste o zamanlar ıflas eden ya da cocugu olmayan ölenlerın Kısısel kütüphaneleri Muzayedelerde acık artırma ıle satılırmış. Ve sıkı durun hani gunumuzde hanımlarımız kımın daha cok elbısesı var, kımın daha cok malı mulku var dıye sosyal medyada yarışıyor ya.. İste o donemde de en gözde kutuphanenın sahıbı Ayse isimli sıradan bir hanıma aitmiş. Bu kadar güzel bir tablonun ıcınde maalesef farklı asabıyet ve mezheplerın bırbırlerı ıle catısması sonucu olusmus katı ezbercı ve acımasız donemler de gecırmıstır Endulus ama Maalesef ki bu Kıtap medenıyetı en son Hırıstıyanların elıne gecınce yakılarak yok edılmıstır.
Endülüs Emevi devletinin enkazı üzerinde kurulan kucuk emırlıklerın sultanları, birbirleriyle rekabet içerisinde başkentlerinde insaa ettikleri saraylarının bahçelerini en güzel ve nadide bitkilerin yetiştiği, tabiri caizse birer 'Yalancı Cennete' çevirmenin gayreti içinde oldular. Son dönemlerde daha cok gorunuse onem veren yapılar ıle sadece bir kac sene daha uzun tahtta kalma gıbı adi hesapların pesınde Hırıstıyan Krallarla anlaşma yaparak musluman kardeslerını aradan çıkardılar. Hırıstıyanlara destek vererek komsu musluman ulkeyı yıkanlar sonrakı sene o destek verdıklerı hırıstıyanların hedefı olmuşlardır. Ve bu mantıkla cok da uzun sure ayakta kalamamışlardır.
Burda Moriskalardan bahsetmedım cunku yazı cok uzadı. Baska bir yazıda onlara da daha genıs yer vermek ısteyerek bu yazıyı burada bıtırıyorum.
Allah ders almayı nasıp etsın ıns.
Tarihi bilip, ders çıkarmak gerek :))
YanıtlaSilTeşekkürler yorumunuz için, inş ders cikarabilenlerden oluruz
Silşenliğe hoşgeldiniz..
YanıtlaSilkeyifli okumalar dilerim..
sevgiler ♥
Teşekkürler
Sililginç tabii bilmediğim konular bunlar. tarih okumak önemli tabii. bizim ülke de dünyada islamın kurallarının uygulanmasında kırkdokuzuncu sıradaymış. avrupa ülkeleri hepsi bizim önümüzde. müslüman toplumların var demekki yaptığı yanlışlar. eskiden böylesine güçlüyken şimdi çok gerilere düştü islam ülkeleri. herhalde bir yenilenme filan olmalı. ama dediğim gibi bu konular karmaşık yani çok iyi bilemem :) önce bir yalandan, tembellikten kurtulabilseydik yaa. avrupayı görüp ülkemize dönünce üzülüyor insan. özellikle de temizlik ve düzen konusunda :)
YanıtlaSilBiz tek tek irademizi güçlendirir, kendimizi eğitir, inancimizin bizi değiştirme gücüne karşı direnmezsek hepsi tek tek düzelir ama işte insan nasılsa öyle yönetiliyor... kötü olan her zaman her yerde var önemli olan iyi hareketlerin artması.. Biz daha cok elini taşın altına sokmayan milletlerdeniz
Sil