24 Ağustos 2020 Pazartesi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Durusma

Kitap: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Yazar: Ahmet Hamdi Tanpınar

1901-62 yılları arasında yaşayan yazar uzun öğretmenlik yıllarından sonra edebiyat kongresinde eğitimde Osmanlı edebiyatını reddedip tanzimat eserlerinden öğretilmeye başlanması konusunda tartışmalı bir fikir ortaya atrıktan sonra mecliste milletvekilligi ile ödüllendirilir. Devletin edebiyat fakultesi aracılığı ile bir cok yurtdışı gezisi yapan yazar zaman sonra Rockefeller bursu ile avrupayı gezme imkanı bulmuş. Yazarin hayatini okuyunca 1954 senesinde yazdığı Saatleri ayarlama Enstitüsü kitabinda kendi hayatindan cok fazla sahne olduğunu farkettim.

Yazarın hayatı gibi kitabın konusu da şöyledir ; Gerceğin ne olduğu önemli değildir, sen elindeki gerçeği nasıl kullanılabilir hale getirebilirsin ona bakmalısın. Çok büyük ve hatta saçma bir yalana bile eğer yeterince inanir ve doğru süslersen, doğru çıkar gruplarını ve lobileri arkana alırsan tüm kapilar sana açılır. Ahmet Hamdi Tanpınar son zamanlarında yazdığı bu kitabında yansıttığı Turkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ve modernleşmesini iyi anlamış ve güzel bir sembolizma ile okuyucuya aktarmıştır. Sadece yaşadığı dönemin kokuşmuş modernleşmesini değil günümüzde de insan ve toplum iliskilerinde menfaat ve çıkar meseleleri, reklamcılık, uluslararasi ilişkiler ve bürokrasinin kokuşmuşluğunu resmetmiş de olur çünkü insan faktörü aynı olunca yüz yıl da geçse meseleler değişmemektedir.

Kitap katman katman avrupa gündemi ve turkiye tarihini de ince bir şekilde sembollerin içine işlemiş. Freud-Jung arası hararetli Psikaniz tartışmalarında freud'un despotluğu, einsteinin da katildigi kuantum tartışmalarında zamanin izafiligi ve gercekligin sorgulanması. Ayni zamanda yeni cumhuriyetin ve tabi milliyetçilik modası dahilinde tüm devletlerin hem kurulus safhasinda hem sonrasında yeni bir gerçeklik ve tarih tasarlamalarinin işe yaramasinin arkasındaki mekanizmayı...... Yani kitap dönemin kültür, siyaset, bilim bir cok tartismasini siradan halkın yasantisina yansıtmış.


Bir de kitap 52 senesinde daktilo edilmis olsa da yazarin öldüğü yıl kitap olarak basilması ve kitabın kahramanının bir nevi gunah çıkarma misali yazdigi günlüklerden oluşması gibi Ahmet Hamdinin de son zamanlarinda kitap karakteri üzerinden bir nevi kendini sorgulamasi ve bir nevi alışılmış olan o hayata vedasi gibi geldi bana Velhasıl Edebi dili doyurucu, çok güçlü ve eleştirel bir uslubu olması hasebiyle bir solukta okuduğum muhteşem bir dönem klâsiğiydi. Herkese tavsiye ederim.


Kitap: Duruşma (Kafkanin Dava isimli eserinin Tiyatroya uyarlamasi, 1946)
Uyarlayan: Andre Gide


Kafkanin Dava kitabının Andre Gide tarafından tiyatroya uyarlanmış halidir Duruşma isimli eser. Daha önce Dava kitabını okudugum ve filmini de seyrettigim için bir cok sahneye aşina olsam da tiyatro uyarlamasında yazar bazı sahneleri paralel kurgu yaparak içiçe sokmuş olması Kafkanın istediği duygusal sıkışmışlık hissini cok başarılı bir sekilde vermis. Gerçeklikle Beklenenin karıştığı belli belirsiz, Araf misali bir sahnede Adalet kavramının basit gözüken ama çok derin olan sorgulamalarla eleştirildiği bu eseri bir de tiyatroda seyretmek nasip olur ins.

Kafkanin Dava kitabini okuduktan sonra yazmış olduğum yorumu da aşşağıya ekliyorum: Dava kıtabında da yıne K karakterı bır sabah uyandığında kendını tutuklanmış olarak bulsa da bu farklı bır tutuklanmadır. Hapse gırmemıstır ama goz hapsındedır.

...Gerçi tutuklanmışsınız, fakat bu bir hırsızın tutuklanması gibi değil. İnsan bir hırsız gibi tutuklanırsa, o zaman iş kötüdür, ama bu tutuklanış... Bana, anlamı derin bir şeymiş gibi geliyor, böyle budalaca konuştuğum için bağışlamanızı dilerim, ama bana derin anlamlı bir şeymiş gibi geliyor, anlayamadığım, fakat insanın anlamak zorunda da olmadığı bir şey.” S:33

Ne K. ne onu tutuklayanlar ne avukatı ve ne de hıckımsenın ulaşamayacağı o hakım kafkanın sucunun ne olduğunu bılmektedır.

'Ayrıca size davalı olduğunuzu da söyleyemem, daha doğrusu, davalı olup olmadığınızı bilmiyorum. Tutuklandınız, bu doğru, ama bundan fazlasını bilmiyorum.' S: 25


Kafka kendısı bır hukukcu olsa da hayatı boyunca sıgorta memuru olarak çalışmıştır ve ınsanları mağdur eden o burokratık sıstemın çarklarının ıcınde cok debelenmıstır. Kıtaplarında da bunu bıze yansıtmıştır.

'Benim başıma gelen, tek bir olay ve bu niteliğiyle ciddiye de almadığım için, çok önemli değil; ama bu olay, pek çok kişiye uygulanmakta olan bir işlemin göstergesi. Ben burada kendimi değil, onları savunmak için bulunuyorum.S:54

'Bu yargı sisteminin içinin de dış görünüşü kadar tiksindirici olduğunu saptama amacıyla buradaydı.' S:78

Dava kıtabında ozellıkle Sato romanına benzer bır sekılde nasıl Satoya ulaşmak mumkun degıl ıse Davada da karar verecek asıl mercıye ulaşmak mumkun degıldır. Mahkemeler ozellıkle tum bınaların çatılarına kurulmuştur ve aslında sefıl haldedırler. Mahkemelerın havası oyle boğucudur kı ıcınde uzun sure kaldığınız zaman nefes alamayarak ölebılırsınız ya da o havaya alışmanız gerekecektır, aynı sekılde mahkemede calısıp ordan hıc çıkmayanlar ıse dışarı çıktıklarında nefes alamayarak ölürler. Aslında bunu da bır nevı ınsanın ıcıne atıldığı dünyaya uyum sağlayamaması ve bu dünyada kendıni yabancı hıssetmesı olarak yorumlayabılırız kı Kafka tum romanlarında bu yabancılaşmayı farklı sekıllerde konu edınmıstır. .

'Hafif bir bunalım geçirmiş olmanıza şaşmamanız gerekir. Ama insan sonunda bu havaya çok iyi alışıyor. İkinci ya da üçüncü gelişinizde buradaki bunaltıcı atmosferi artık hemen hiç algılamayacaksınız.' S:79

'Ancak, büro havasına alışmalarından ötürü, merdivenden gelen daha temiz havaya dayanamadıklarını görür gibi olduğunda ellerini bıraktı. Neredeyse hiç yanıt veremiyorlardı ve K. çok hızlı davranarak kapıyı kapatmasaydı, kız belki de düşecekti' S: 84

Bız ınsanlar dünyaya atılmışızdır ve ıcınde bulunduğumuz bu dünya bıze yabancı ıse yasayabılmek ıcın tek cozum ya sisteme alısmak ya da ölmektır. burdan cıkıs sadece ölum yoluyla gerceklesır. K. davasını curumus bu sıstem ıcınde savunmak ıstemez. Avukat trafından temsıl edılmeyı de ıfade vermeyı de reddeder. Keza zaten K. nın davasına benzer davaların sonu yoktur. O zamana kadar hıc kımse hıcbır sanığın beraat ettıgını gormemıstır.

'Çünkü dava genelde yalnızca halktan değil, ama davalıdan da gizliydi.' S: 116

'Yani dava konusu çoğu kez bu memurlar nereden geldiğini bilmeksizin önlerinde belirir ve yine memurlarca nereye gittiği bilinmeksizin yolunu sürdürürdü.' S: 119

'Mahkeme, inancından asla döndürülemez. Burada bir tuvale yan yana bütün yargıçların resmini yapsam ve siz de kendinizi bu tuvalin önünde savunsanız, gerçek bir mahkeme önündekine oranla daha çok şansınız olur.” S: 147 '

....Gerçek anlamda tek bir aklanmaya bile tanık olmadım....., ......Aslında bütün mahkemenin yerini tek bir cellat da tutabilirdi....” s152

Ya hayatın boyunca mahkeme kapılarında o pıs havaya alışarak köle mısalı ömrünü orda cürüteceksın ya da mahkemeyı kaybetmeye razı olacaksın.

'Fakat hiçbir zaman dimdik durmuyorlardı, sırtları eğik, dizleri büküktü; yollardaki dilenciler gibi duruyorlardı. K., biraz arkasından gelen mübaşiri bekledikten sonra, “Ne kadar aşağılanmış olmalı bu insanlar,” dedi.' S: 74

'Block, artık bir müşteri değil, Avukat’ın köpeğiydi.' S: 191

K. da kendı davasının kendısını kölelestırecek sekılde sürüncemeye bırakılmasını ya da daha sonra tekrar tutuklanmak uzere serbest bırakılma gıbı olası ıhtımallerı reddederek ölüme razı olur. Mahkemeye bağımlı olarak yasayan ınsanlar özgür degıldır K. ıse bu bağımlılığı reddeder. K. Mahkemede savunmayı reddedip Ölüme gıderek dıgerlerınden daha üstün olduğunu gostermıstır.

'Her şeyden önce özgür insan, bağımlı insanın üstüdür.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlariniz icin