Endülüste İslam -Roger Garaudy

Bu sıralar hem telefonum hem de bilgisayarım bozuk olduğu için sürekli okumaya çalışıyorum. Gecen sene aldığım bır kac Endülüs konulu kitaptan biri olan 'Endülüste İslam' kitabını yavaş yavaş okudum ki daha iyi anlayabileyim, çünkü kitap daha cok Endülüste dogmus olan İslam Felsefesinden bahsediyor. Okunacaklar listeme de bu kitapta bahsedilen bir kac tane Müslüman ilim adamının da kitaplarını ekledim. Bu sene en keyif alarak, kendimi tam da aradığım yerde hissederek okuduğum kitap bu oldu.

Bunun nedeni de kitabın yazarı Roger Garodi'nin önce batı menşeli bir alt yapı alarak kendi arayışları sonucu İslamı seçmesinin cok buyuk etkısı oldu. Normalde Endülüs deyince doğuya ait yazılmış cok degerlı eserlerımız olsa da Hırıstıyanlıgı cok iyi tanıyan birinin bakış acısından bu konuya bakmak bana sanki yeni bir pencere açtı dıyebılırım. Roger Garodi felsefe ve bilim alanında doktor, Fransız parlemantosunda milletvekilliği, senatörlük gibi görevler almış. Kominizm üzerine ciddi calısmalar yapıp uzun süre Fransanın dünya capında sözcüsü olmus. Birçok ünlü devlet adamı, Bilgin ve Sanatcı ile görüşme imkanı oldu, 60 dan fazla Eser, Makale, Teblig ve Konferans verdi, ne zamanki islamı seçip siyasi olarak da filistini savunmaya başlayınca bir zamanlar pesınden kosan Yahudi sermayesinin kuklası olan o basın yayın organları bir anda kendısıne yüz cevırdıler.

Garodi Endülüsteki İslam felsefesini ele alırken aynı zamanda Endülüste Hırıstıyanlıgın yasadıgı  çalkantıları, hırıstıyan ya da Yahudi halkın taleplerini vs birarada harmanlayarak anlattığı için biz ve onlar seklinde sınıflandırılmış o ayrıştırıcı tasnif yerine Garodi olaylara daha bütüncül bakmamızı sağlıyor. Bu kitabın en önemli özelliklerinden biri de sadece kaynaklara dayanarak yazmış olması. Mutlaka herkesin okumasını şiddetle tavsıye ederim.

Bu kitaptan öğrendiğim ve beni en cok sasırtan sey su oldu kı; Endülüse gelen Berberi ve Arapların getirdiği İslam dinini orda yasayan hırıstıyan halkın bu kadar kolay kabul etmesının en buyuk nedenını anlatırken Garodi uzun uzun ordaki halk arasında hz İsa'yı Tanrı olarak görmeyen Aryen mezhebinin hakim olması, ama kilisenin Hz İsayı Tanrı olarak kabul etmelerı konusunda yaptığı dayanılmaz baskıdan bahsedıyor. Halk ve Kilise yeni gelen İslam dinini yaklaşık 1300 lere kadar (belkı de daha da uzun süre) Hırıstıyanlıgın bir kolu olarak görmüşler. Garodi bu tezını o dönem yapılan Vatikan-Endülüs papazları arasında yapılan yazışmaları ve donemın ünlü yazarlarının kıtaplarında Hz.Muhammed (sav) den hırıstıyanlıkta yeni bir mezhep kuran biri olarak bahsedilmesini kanıt olarak gosterıyor. Mesela Dante'nin Cehennem kitabında hz Muhammed (sav) hırıstıyanlık ıcınde nıfak çıkaran bır kışı olarak tasvır edılıyor. Islama ayrı bir Din olarak bakmadıkları için İslam ıcındekı biligiler, tasvırler vb... batıya cok daha kolay girmiştir. 1956 Florensa Vilayet Sarayında Dante ve İslam isimli Konferansda Endülüste arapcadan yapılan cevırılerın ortaya çıkması ıle Dantenin Ahiret ile illgili bilgilerinin İslamdan alındığı kanıtlanmıştır.

O dönem ki Endülüste halk arasında Hırıstıyanlık da Islam da aynı kaynaktan (Allah) geldıgı ıcın bu benzerlik, İlahi dil ve özellikle İslamda zorlama olmaması halkı islama ısındıran en büyük nedenlerdi diyor. Araplar İspanyayı fethetmemiştir tersine İspanya İslamı seçmiştir diyor: Arabistan 22 senede ve 19 sefer yapılarak islamı kazandığı halde tüm İspanyaya İslamı getirmek sadece 3 seneden az bir zaman gerektirmıs ve sadece 1 savaş (Vadi Leke) yetmiştir.

Zamanla iki tarafın da yobazları bu altın cagın devam etmesini engellemısler. Ne olursa olsun itaati salık veren Maliki fukahası ve Ruhbanları Müslüman Alimleri sürmüş, Vatikan da Toledo okulu ile ilmin batıya taşınmasını sağlayan bilge kral lakaplı Kral Alponsoyu tahttan indirtmişler.

Bir Endülüslü gibi bakınca ben ve onlar ayrışması zihinde bulanıklaşıyor ve ehli kitap olan herkese Allahın ilahı mesajını alan İbrahimi geleneğe sahip kişiler olarak bakmaya başladım. Bu bakış acısından sonra biraz tarih okuyunca, özellikle de Hırıstıyanlıgın ortaya cıkısından gunumuze kadar gelen tahrifatı görünce (iznik Konsülü gibi) sanıyorum ki aklı basında olan herkes Müslüman olur, kitabın yazarı Garody gibi... Bu kitabı okuyunca bir kez daha farkettim ki tarafsız ve önyargısız bir sekilde okumak, ilim ve bilim öğrenmek insanı ancak İslama daha da yaklaştırır. Bunu bildikleri için zaten insanların bilinçaltına İslam düşmanlığını vermek için her türlü harcamayı yapıyor Vatikan, Siyonistler vs...

Burda oturup kitabın bahsettigi İslam felsefesinin özetini cıkarmayacagım. Kitaptan altını cızdıgım bir cok yerden sadece bir kac tanesini paylasarak yazıyı bitirecegım:

Milattan önce 6. yüzyılda insanlık Ölümün, Hayatın ve Tarihin anlamı gibi soruları aynı anda ve dünyanın farklı yerlerınde sormaya basladılar. Çinde Lao-Tsö ve Konfiçyus, Hintde Upanisadlar ve Buda, Perste Zerdüst, Mezapotamyada Hezekiel ve Yeseya, Yunanda Heraklit ve Pisagor... büyük medeniyetlere öncülük ettiler.
İnsan hayatının birligi ve evrenselliginin anlamını kavradılar. Bunlar özünde tek ve aynı ilahi mesajdı. Hepsi sınırlı degil, sınırsız bir topluma seslenıiyordu. ...İste bu Halklardan her biri Hakikate tek kendisinin sahip oldugu kurunutusu ile ve Hakikati sınırlar ve silahlarla savunabilecegi iddiası ile kendi iclerine kapanmaları sonucu çöküsler basladı. Çin seddinden Roma imparatorluguna kadar herkesi tüketen savaslarla ve kendi icine kapanmalarla dünya carpısan imparatorluklarla birlikte paramparca oldu.

İnsanların kader birliginin soru ve anlamı, kendini begenmisliklerin Kaosu icinde kayboldu. Tam bir çözülme ve kokusma ıcındeki o Dünya, İslam mesajı sayesinde birligine ve anlamına yeniden kavustu. Müslümanlar bir İman getiriyor fakat hicbir külütürü dayatmıyorlardı. Müslümanlar evrensel kültüre en zengin katkıyı İmanları ile yapmıslardır. İslam ile Bilim ve Sanat tekrar hız kazandı...... S;275-276

'Hicbir ordu bir kültürü, hele hele ölmüş bir kültürü asla müdefaa edemez' S:199

'Kurtuba Camiinde zamanı arayan kişi sonsuzlukla karşılaşır. Kemerlerin göge doğru kanatlanışı Tas'ın kalp atışıdır. Askın klavuzluk ettiği o ellerden nöbeti devralmak tarihin kaosu içinde bir yol bulmanın gücünü Endülüsten derlemek lazım.' S:326

'Bir insanın kendi Din ve İnancı ile söyledikleri sözler değil de, o Din ve İnancın o insanı ne yaptığı, ne hale getirdiği önemlidir. Cünkü bir adamın bir dinin bütün ibadetlerini yerine getirdiği halde bu sekli dindarlığın onun hayatını hiçbir degisime uğratmaması mümkündür. Hic meyve vermeyen bu dıs takva o zaman kuru hem de kupkuru bir ibadettir.' S:326

''Deney yönteminin babası olarak bilinen Roger Bacon 'Arapcayı ve bu dille aktarılan bilimleri bilmek, insanı gerçek bilime götüren tek yoldur' derç İslam Deney Metodunu batıya kazandırmıştır. Ama en önemlisi Doga ile İnsan arasında kurduğu bağdır. İslamda Bilim ve Sanat Tefekkürü getirir. Deney metodunun Bilegelik ve İmandan ayrılmaması, kusursuz ve kamil bilim iste Endülüs ve Kurtubada gerceklesti'' S: 280

'Göthe: Zellere 1820 tarihli mektubunda 'Ben düşüncelerimin en iyi ve en net ifadesini İslamda buluyorum' Schopenhauere ise 1831 tarihli mektubunda 'Yasamın anlamını ve gücünü hangi yolla ararsak arayalım bizler hepimiz İslam içre yasıyoruz' der.'

Kitabın asıl içeriği olan İslam Felsefesi konusunda İbn Messere, İbn Hazm, İbn Ciberol, İbn Bacce, İbn Tufeyl, İbn Rüsd, İbn Meymun, İbn Arabi gibi Endülüste yasamıs Alimlere ve felsefelerine ise ayrı ayrı baslıklar ayırıyor yazar. Bunları yazarken oturup tekrar okuyasım geldı kitabı... Herkese iyi okumalar