28 Ağustos 2019 Çarşamba

Otuz Bes Yas - Cahit Sıtkı Tarancı (#kom2019)

Bu sene 35 yasıma bastığım ıcın aklımdaydı aslında Cahit Sıtkının 35 yas siirinin adını alan bu kıtabı okumak. İyi bir siir okuyucusu değilim. Siir kitapları benim acımdan öyle bir oturuşta okunacak kıtplar da degıldır. Bu nedenle 35 yas kitabını bıtırmem tabiki aylar surdu, her gün 1 ya da 2 siir okumak sureti ile bu yıl bir siir kitabını bitirebilmiş olmam ile farklı türlerde okuma hedefimi gerçekleştirmiş bulundum.

Kısaca Cahit Sıtkı:

Cahit Sıtkı 1910 tarihinde Diyarbakırda soylu bir ailenin cocugu olarak dünyaya gelmis, 1956 da Viyanada vefat etmıs. Diyarbakırdaki evleri de müzeye cevrılmıs durumda. Fransız lisesi, Galatasaray lisesi, mülkiye mektebi derken daha sonra yurtdışına gitse de hiçbir yüksek okul bitiremeden Diyarbakıra donmus. Eserlerinde 'Sanat için Sanat' anlayışına bağlı kalmış.

  • Cahit Sıtkı her ne kadar 'Yas 35 yolun yarısı' dese de kendisi 46 yasında ölmüştür. Ömür dediğimiz sey hesap etmekle olmuyor iste. Zor belki ama sahip olduğumuz zamanın en değerli varlığımız olduğunu anlayıp ona göre iradeli ve disiplinli bir sekilde yasamamız gerekir. Tek bir An'ımızı bile zayi etmeden.... 

OTUZ BEŞ YAŞ
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hâtırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
N’eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.


  • Cahit Sıtkının kendi tipini beğenmediği için evdeki tüm aynaları kaldırdığı soylenır ama tüm sairlerin ortak konusu olan Aynalar temasında yazdığı 'Bir Lahzam' siiri beni en cok etkileyen ve sairin en sevdiğim siirlerinden olmuştur.

Bir lahzam 
Aynadaki aksim, gölgem, bir de ben.
Var mıdır, yok mudur onlar sahiden?
Aşina değiller çektiklerime;
İçlerinden biri gelse yerime.
Ben bir gölge olsam, yahut bir hayal,
Onlar gibi hissiz, onlar gibi lal.
Olsa bütün ömre bedel bir lahzam;
Var görünsem, onlar gibi yok olsam!
  • Sair ile ilgili diğer bir soylentı de sevgilisi var zannetsinler diye 6 ay boyunca kendi kendisi ile mektuplaştığıdır.
KARASEVDA
Bir kere sevdaya tutulmayagör;
Ateşlere yandığının resmidir.
Âşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin âlemde ne mevsimidir.
Dünya bir yana, o hayal bir yana;
Bir meşaledir pervaneyim ona.
Altında bir ömür döne dolana
Ağladığım yer penceresi midir?
Bir köşeye mahzun çekilen için,
Yemekten içmekten kesilen için,
Sensiz uykuyu haram bilen için,
Ayrılık ölümün diğer ismidir
  • Kitapta beni en cok dusunduren de 'Nedendir Yarab' isimli siiri oldu. Icınde bulunduğumuz bu cagda ınsanoglunun yatarıldıgından berı gordugu en zengin, en rahat, nımetlerın en bol olduğu bu donemde sahıp olduklarımızla doğru orantılı bır sekılde sıkayetlerımızın artması da oldukça ironık bır durum.

NEDENDİR YARAB

Açtığımız her bahçede baharmış; doğru.
Hangi dala el atsak yemiş varmış; doğru.
Doğrudur en güzel dünyada olduğumuz;
Sanki şeytan tüyü var dağında taşında.
Fakat nedendir Yarab bu susuzluğumuz,
Suyu gürül gürül akan çeşme başında?


BİR HARİTAM VARDI BENİM

Karalı ve denizli ve renk renk memleketli,
Mektep hâtırası bir haritam vardı benim.
İnsanları şen, bacaları asude tüter
Ne güzel bir dünyam vardı, tanıyamaz oldum,
Karalı ve denizli ve renk renk memleketli.

Ağla gözüm ağla haritamız kan içinde.
Kabil’in akıttığı kanmış, durdurulmazmış;
Dünyamıza karanlık bir vahdet getiriyor;
Cümlemize, cümlemize mihnet getiriyor.
Ağla gözüm ağla haritamız kan içinde


MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

  • Ve lise zamanlarından da okulda bize ezberletilen, bu sıralar da cok cektıgım Yalnızlık konulu siiri

YALNIZLIK

Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.

Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü,
Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı.
Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü
Kimsesiz gönlüm kadar hiçbir gönül duymadı.

Bir ayna parçasından başka beni kim anlar,
Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde?
Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar;
Aynalar da olmasa işim ne yeryüzünde?


Herkese iyi okumalar......

6 yorum:

  1. Ben bu şiiri ortaokulda ilk okuduğumda 70 yaşında öleceğimi düşünmüştüm. Çok güzel şiir. Yeni yaşınızda hayırlı olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Aslında ölümden ziyade insan 35, 40 yaşlarından sonra farklı bir bilinç yapısına geçiyor. Bu anlamda kaç yaşında ölürsek ölelim 35 ve sonrası dönemde katettiğimiz yolda bir kırılma olduğu aşikar.

      Sil
  2. benim aklımda hep 36 yaşında öldü diye kalmış

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir şiir, yeni yaşınız mutluluk getirsin.

    YanıtlaSil

Yorumlariniz icin