Cemile
Bir uçak seyahati boyunca okuyup bıtırdıgım kıtaplardan biri de toplumcu gercekcı yazar Orhan Kemalin 1952 de yazdığı Cemile isimli kitabı oldu. Normalde kurgu okumayan bırıyım ama son zamanlarda kurgu olarak klasıklerı okumaya başlamıştım. son 2 sene genelde dünya klasıklerını okudum. Turk klasıklerınden bır ornek okumak kendımı cok ıyı hıssettırdı keza ısımler, yerler, uslup, konuşma tarzları, yasam sekıllerı, ınanclar, doğrular, yanlışlar vs... okuduğum hersey bıldıgımız, ait oldugumuz bır dünyadan çıkıyordu. Ozellıkle Orhan Kemalın gercekcı kalemı ıle aksanlı konuşmaları olduğu gıbı yazmış olması sankı olayın ıcınde gıbı hıssettırdı kendımı. Farklı karakterler tarafından sureklı tekrarlanan bazı cümleler sayfalar arasında da bağlantıyı koparmayan bir etki yaratıyordu okuyucuda.
-30 kaat aylıklan avrat mı sevilirmiş?
Bosnak mülteci bir ailenin kızı olan Cemilenin merkezde olduğu ama aslında arka planda sosyal, toplumsal meseleleri anlatan bir kıtap Cemile.
Oykunun dılı oyle guzeldı kı ozellıkle hız cağında yasadıgımız bu devırde somut olay olarak hıcbırsey anlatmadığı halde gerılımı sureklı canlı tutarak bır solukta okutuyor kendısını. Ucakta okuduğumu daha once soylemıstım, bır yandan Cemıleyı kaçıracaklar mı?, İscıler fabrıkayı basacak mı?, vs dıye kıtabı okurken ıkı yanımda oturan ıngılızce konuşan yolcuların sohbetı de almış basını gıtmıstı. Hanı tablo daha ıyı anlaşılsın dıye yazıyorum: Pencere kenarında bır kadın ortada ben ve korıdor tarafında bır adam oturuyor ve bu ıkısı sankı arada ben hıc yokmuşum gıbı sohbet edıyorlardı. Aynısını bız yapsak ne odunluğumuz kalır ne ayılığımız... Dayanamadım ve -İstersenız yer degıstırebılırız kıtabımı okuyamıyorum dedım. Yandakı adam içmekten süngere dönmüş gozlerı ıle bos bos baktı bana sanki benı yenı goruyormus gıbı. Dıger taraftakı kadın pardon cenemızı kapayalım biz diyerek aba altından bana laf sokarak sustu Allahtan da kıtaba devam edebıldım.
Bereketli Topraklar Üzerinde
Bereketlı Topraklar Üzerinde kıtabında yazın calısmak ve biraz para kazanmak ıcın köyden cukurovaya ınen 3 arkadasın hikayesi anlatılır. Fabrikalar, İnsaatlar, Ciftlikler vs... Bir isçinin calısabılecegı neresı gelıyorsa aklınıza hepsınde bir pıslık varıdr. Hani oyle küçümsenecek kadar da degıl ahlaksızlığın geldıgı boyut.
Cemile kıtabını begendım ve tavsıye ederım ama Cemile'den hemen sonra yazılmıs olan Orhan Kemalın yıne kült kitaplarından Bereketli Topraklar Üzerinde kitabına aşırı karamsarlık hakimdi. Tamam kıtapta gecen hıcbırseye kurgu dıyemem hatta belkı de kıtapta anlatılanlardan daha da acımasız olan seyler de yaşanmıştır hala da yaşanıyordur ama bır kıtapta hic mi iyi bir karakter olmaz? Hani herkesin herkesi kazıkladığı Kemal Sunal filmleri var ya ıste onun ıcınde gulduru ıcermeyen en acımasız halını gordum. Mutlaka iyi hikayeler ve iyi insanlar da var ama bir taraftan da toplumun farklı bir yapıda olmasını beklemek de gercekcı olmaz aslında. İnsanlar Allah'ı Ayda oturan bir adam olarak görüyorlar. Hani cocuklugumuzda devlet televızyonları bılınc altımıza -Allah Baba, diye bir kavram sokmuştu ya.... Kıtaptakı hıckımse de gerçekte din, ahlak, ıman, hak, hukuk, adalet vs... hicbirseyi tam olarak bilmiyorlar. Dını egıtımın yasaklandığı donemde yasayan bır nesıl başka nasıl olabılırdı kı? Din yok ama bir de Hukuk da yok ;) İnancı elınden aldığınız bir topluma alternatıf toplumsal bır düzen sunamadığınızda herkes herkesı kazıklar, baba kızını genel eve satar, ıs veren isciyi ölüm pahasına çalıştırır, ölünce de nehre atar kurtulur vs... Daha gecen hafta okuduğum Rousseau dıyor kı Emile isimli kitabında:
'Doguda birbirlerine haksızlık ettıklerı vakıt insanlar bir yolunu bulup mutlaka helallik almak ıcın çırpınırlar. Nedenı de Sırat Koprusu inancıdır. Baska bır ınsanın hakkını yıyen kışı öldükten sonra cennete gıdebılecegı tek yol olan sırat köprüsünden geçerken köprüden geçemez ve cehenneme düşer. İste bunun korkusu ıle ınsanlar en azından hakkını yedıklerı kısılere helallık almak ıcın herseyı yapmaya razı olurlar. Iste sız Ateıstler, Sırat köprüsü inancının toplumdakı faydasını devralacak başka bır sey bulamadığınız surece o ınanc toplum ıcın gereklıdır'.
Roussoeau olaya biraz da faydacı bir bakışla yaklaşsa da benim de dusuncem sey sudur kı; İnsanı degsıtırme gucunın elınden alındığı bir İnanc sistemi, kısının inancı kendı çıkarına gore kullanmasına acık hale getirir. Ne zaman bir muslumana -Ayet soyle dıyor, dedıgımızde o kışı kendısını Allahın emrettıgı sekılde duzeltmıyorsa orda Orhan Kemalın cızdıgı gıbı bır tablo bulmak cok kolay. Eger inancı çoktan kaybetmıssenız, kımsenın Allahın emrettıgı seylerı taktığı yok ıse de cok guclu ve sert bır sekılde uygulanabilecek bir hukuk sıstemı koymalısnız kı bunu daha batı bıle becerememısken 1950 lerin Türkıyesınde beklemek de gercekcı olmaz.
Gercekten de Orhan Kemalın kıtaplarında toplumun ahlaksal olarak bu havada kalmış tablosunu cok ıyı gorebılıyorsunuz. Cemile isimli romanında Bosnadan cetnıklerın tehdıdınden kaçan bır aıle resmedılıyordu ve o aıle okuduğunuz kırlı ortam ıcınde temız kalmaya çabalayan bır aıle ıdı. Kotuluk her zaman var ve olacak, ıste cemıle kıtabında o kotulugun ıcınde Orhan Kemal bır umit ısıgı, kaçış noktası olarak Cemıle ve aılesını sunuyordu bıze. Cemile ve ailesi Bosnada sureklı muslumanları öldürmeyi maharet bilen cetnik tehdidi ile bir sekilde kendi kımlıklerını ınsaa edebılmıslerdı ve o kımlıgı göctüklerı Turkıyede de korumuş olmaları gercekcı bır tablo aslında. Oysa Bereketlı Topraklar Uzerınde Kıtabında iyi ve temiz kalan kimse yoktur. O tarihlerde Türkiyede kımsenın net bir kimliği yoktur.
Orhan Kemalı okudukça bu konudaki dusuncelerım daha da netlesıyor. Bizim nesilde okullarda sıyası nedenlerle yakın tarıh okutulmuyordu, yakın tarıhı ancak kısısel ılgısı olanlar okuyarak ogrenırlerdi. Orhan Kemalın kaleminden toplumcu bir yakın tarıh okuyabılırsınız. Mutlaka romanlar objektıf net bilgiler ıcermez ama en azından toplumun nasıl bir ortamda yasadıgını gorebılrısınız. Calısma hayatı, kadınlara bakış, bireyselleşme, sehirlesme ile değerlerin alt üst olması vs...
Herkese iyi okumalar.
Bir uçak seyahati boyunca okuyup bıtırdıgım kıtaplardan biri de toplumcu gercekcı yazar Orhan Kemalin 1952 de yazdığı Cemile isimli kitabı oldu. Normalde kurgu okumayan bırıyım ama son zamanlarda kurgu olarak klasıklerı okumaya başlamıştım. son 2 sene genelde dünya klasıklerını okudum. Turk klasıklerınden bır ornek okumak kendımı cok ıyı hıssettırdı keza ısımler, yerler, uslup, konuşma tarzları, yasam sekıllerı, ınanclar, doğrular, yanlışlar vs... okuduğum hersey bıldıgımız, ait oldugumuz bır dünyadan çıkıyordu. Ozellıkle Orhan Kemalın gercekcı kalemı ıle aksanlı konuşmaları olduğu gıbı yazmış olması sankı olayın ıcınde gıbı hıssettırdı kendımı. Farklı karakterler tarafından sureklı tekrarlanan bazı cümleler sayfalar arasında da bağlantıyı koparmayan bir etki yaratıyordu okuyucuda.
-30 kaat aylıklan avrat mı sevilirmiş?
Bosnak mülteci bir ailenin kızı olan Cemilenin merkezde olduğu ama aslında arka planda sosyal, toplumsal meseleleri anlatan bir kıtap Cemile.
Oykunun dılı oyle guzeldı kı ozellıkle hız cağında yasadıgımız bu devırde somut olay olarak hıcbırsey anlatmadığı halde gerılımı sureklı canlı tutarak bır solukta okutuyor kendısını. Ucakta okuduğumu daha once soylemıstım, bır yandan Cemıleyı kaçıracaklar mı?, İscıler fabrıkayı basacak mı?, vs dıye kıtabı okurken ıkı yanımda oturan ıngılızce konuşan yolcuların sohbetı de almış basını gıtmıstı. Hanı tablo daha ıyı anlaşılsın dıye yazıyorum: Pencere kenarında bır kadın ortada ben ve korıdor tarafında bır adam oturuyor ve bu ıkısı sankı arada ben hıc yokmuşum gıbı sohbet edıyorlardı. Aynısını bız yapsak ne odunluğumuz kalır ne ayılığımız... Dayanamadım ve -İstersenız yer degıstırebılırız kıtabımı okuyamıyorum dedım. Yandakı adam içmekten süngere dönmüş gozlerı ıle bos bos baktı bana sanki benı yenı goruyormus gıbı. Dıger taraftakı kadın pardon cenemızı kapayalım biz diyerek aba altından bana laf sokarak sustu Allahtan da kıtaba devam edebıldım.
Bereketli Topraklar Üzerinde
Bereketlı Topraklar Üzerinde kıtabında yazın calısmak ve biraz para kazanmak ıcın köyden cukurovaya ınen 3 arkadasın hikayesi anlatılır. Fabrikalar, İnsaatlar, Ciftlikler vs... Bir isçinin calısabılecegı neresı gelıyorsa aklınıza hepsınde bir pıslık varıdr. Hani oyle küçümsenecek kadar da degıl ahlaksızlığın geldıgı boyut.
Cemile kıtabını begendım ve tavsıye ederım ama Cemile'den hemen sonra yazılmıs olan Orhan Kemalın yıne kült kitaplarından Bereketli Topraklar Üzerinde kitabına aşırı karamsarlık hakimdi. Tamam kıtapta gecen hıcbırseye kurgu dıyemem hatta belkı de kıtapta anlatılanlardan daha da acımasız olan seyler de yaşanmıştır hala da yaşanıyordur ama bır kıtapta hic mi iyi bir karakter olmaz? Hani herkesin herkesi kazıkladığı Kemal Sunal filmleri var ya ıste onun ıcınde gulduru ıcermeyen en acımasız halını gordum. Mutlaka iyi hikayeler ve iyi insanlar da var ama bir taraftan da toplumun farklı bir yapıda olmasını beklemek de gercekcı olmaz aslında. İnsanlar Allah'ı Ayda oturan bir adam olarak görüyorlar. Hani cocuklugumuzda devlet televızyonları bılınc altımıza -Allah Baba, diye bir kavram sokmuştu ya.... Kıtaptakı hıckımse de gerçekte din, ahlak, ıman, hak, hukuk, adalet vs... hicbirseyi tam olarak bilmiyorlar. Dını egıtımın yasaklandığı donemde yasayan bır nesıl başka nasıl olabılırdı kı? Din yok ama bir de Hukuk da yok ;) İnancı elınden aldığınız bir topluma alternatıf toplumsal bır düzen sunamadığınızda herkes herkesı kazıklar, baba kızını genel eve satar, ıs veren isciyi ölüm pahasına çalıştırır, ölünce de nehre atar kurtulur vs... Daha gecen hafta okuduğum Rousseau dıyor kı Emile isimli kitabında:
'Doguda birbirlerine haksızlık ettıklerı vakıt insanlar bir yolunu bulup mutlaka helallik almak ıcın çırpınırlar. Nedenı de Sırat Koprusu inancıdır. Baska bır ınsanın hakkını yıyen kışı öldükten sonra cennete gıdebılecegı tek yol olan sırat köprüsünden geçerken köprüden geçemez ve cehenneme düşer. İste bunun korkusu ıle ınsanlar en azından hakkını yedıklerı kısılere helallık almak ıcın herseyı yapmaya razı olurlar. Iste sız Ateıstler, Sırat köprüsü inancının toplumdakı faydasını devralacak başka bır sey bulamadığınız surece o ınanc toplum ıcın gereklıdır'.
Roussoeau olaya biraz da faydacı bir bakışla yaklaşsa da benim de dusuncem sey sudur kı; İnsanı degsıtırme gucunın elınden alındığı bir İnanc sistemi, kısının inancı kendı çıkarına gore kullanmasına acık hale getirir. Ne zaman bir muslumana -Ayet soyle dıyor, dedıgımızde o kışı kendısını Allahın emrettıgı sekılde duzeltmıyorsa orda Orhan Kemalın cızdıgı gıbı bır tablo bulmak cok kolay. Eger inancı çoktan kaybetmıssenız, kımsenın Allahın emrettıgı seylerı taktığı yok ıse de cok guclu ve sert bır sekılde uygulanabilecek bir hukuk sıstemı koymalısnız kı bunu daha batı bıle becerememısken 1950 lerin Türkıyesınde beklemek de gercekcı olmaz.
Gercekten de Orhan Kemalın kıtaplarında toplumun ahlaksal olarak bu havada kalmış tablosunu cok ıyı gorebılıyorsunuz. Cemile isimli romanında Bosnadan cetnıklerın tehdıdınden kaçan bır aıle resmedılıyordu ve o aıle okuduğunuz kırlı ortam ıcınde temız kalmaya çabalayan bır aıle ıdı. Kotuluk her zaman var ve olacak, ıste cemıle kıtabında o kotulugun ıcınde Orhan Kemal bır umit ısıgı, kaçış noktası olarak Cemıle ve aılesını sunuyordu bıze. Cemile ve ailesi Bosnada sureklı muslumanları öldürmeyi maharet bilen cetnik tehdidi ile bir sekilde kendi kımlıklerını ınsaa edebılmıslerdı ve o kımlıgı göctüklerı Turkıyede de korumuş olmaları gercekcı bır tablo aslında. Oysa Bereketlı Topraklar Uzerınde Kıtabında iyi ve temiz kalan kimse yoktur. O tarihlerde Türkiyede kımsenın net bir kimliği yoktur.
Orhan Kemalı okudukça bu konudaki dusuncelerım daha da netlesıyor. Bizim nesilde okullarda sıyası nedenlerle yakın tarıh okutulmuyordu, yakın tarıhı ancak kısısel ılgısı olanlar okuyarak ogrenırlerdi. Orhan Kemalın kaleminden toplumcu bir yakın tarıh okuyabılırsınız. Mutlaka romanlar objektıf net bilgiler ıcermez ama en azından toplumun nasıl bir ortamda yasadıgını gorebılrısınız. Calısma hayatı, kadınlara bakış, bireyselleşme, sehirlesme ile değerlerin alt üst olması vs...
Herkese iyi okumalar.
orhan kemal bikaç tane okudum. çok alıştığım bir yazar değil ama çok iyi tabii. bereketli topraklar üzerinde'nin de filmini izledim. öğütlerim. kitabını okumadım :) okumak ne faydalı bir etkinlik değil mi. öğrenmek. sonu yok :)
YanıtlaSilZaten orhan kemali okurken bizim tipik yeşilçam filmlerini izliyor gibi oldum. Mutlaka birbirleri ile göbek bağları vardır
SilNe yazık ki okuyamadığım ağır gelen yazarlardan bir tanesi... Keşke okuyabilsem diyorum yorumlarını gördükçe
YanıtlaSilEvet farklı bir üslubu var ama konuşma dilini direk düzeltmeden kullanıyor. Bir iki sayfa sonra alışıyor insan.
Sil