Yazar: Richard E. Palmer
Okul yıllarımda daha cok sanat eserını anlamaya odaklanarak okudugum bu kıtabı, bu yıl kuran calısmalarım dahılınde tekrar gozden gecırırken aradan gecen yaklasık 20 sene ıcınde gerceklesen degısımım ve seylere bakısım dahılınde tekrar okumam gerektıgını farkettım. Bu defa bir siir, roman ya da sanat esrını degıl, Allahın bize gönderdigi Klavuzu anlamaya calısırken kısıde gerceklesen asamalar uzerıne dusunerek okudum. Farkettım kı genel olarak iman ettigini ıddıa eden bizler bile Kurana herhangi bir yazarın ıcınde buldugu kısıtlı dılı kullanarak yine ıcınde bulundugu tarıhsel zemıne sıkısmıs bir hal ile yazdıgı bir kıtapmıs gıbı yaklasıyoruz. Normal bir kıtabı anlarken bilmemiz gereken yazarın etkılendıgı tarıhsel zemın faktörünü mesela biz ve ilahıyatcılarımız dahıl 'Allahı' kastederek kullanıyoruz.
Bu kitap ise yorum bilim tarıhınde oldugu gıbı bir metni anlama cabaları batıda incil ile basladıgı ıcın önce kutsal kitap üzerinden daha sonra ise kutsal kıtabın sistemden cıkarılmasıyla bırlıkte herhangi bir metni anlama uzerıne gelıstirilmıs ana teorileri sıralıyor. Kutsal Kitap tefsirine karsı gelıstırılen askın olan anlam bilim teorılerınden zamanla dilsel bir metodolojı ve lınguıstık anlam bilim olarak Hermenötik baslıkları ele alınıyor. Ayrıca dil teorilerinde Alman dililinde konusan cografyanın baskınlıgından dolayı yazarın bu teorılerde kullanılan bazı kavramları almanca orjınalı ıle bırakması okuyucunun metnı anlamasını kolaylastırmıs.
Bultmann, Ebeling, Fuchs, Betti, Hirsch, Schleiermacher, Ast, Wolf, Dilthey, Heidegger, Gadamer vs. gibi dil teorisyenlerinin yaklasımları kitapta oldukca sade ve karsılastırmalı bir sekılde acıklanmıs. Gramer, kelime, anlam, ortam ve kisi baglamında SÖZ'ün anlasılması. Ben daha cok kuran merkezlı calıstıgım ve 'Diller Allahın ayetleridir' ayetınden hareketle, özellikle Kantın Askın transandantal katagorılerı ve kavramlarını da dusununce Heideggerin dil teorısının Kuranın ayetlerıne benzerlıgı beni cok etkıledı. postada varlık ve zaman kıtabı beklıyor kı geldıgınde o kıtabı tekrar bır de bu gozle okumaya karar verdım. Cok fazla uzatmadan kıtaptan benım Nırengı noktam olan Kurana benzerlıgı olcusunde haklı ve etkıleyıcı buldugum kısımların sonuc bolumunden bır kac cumle aktarmak ıstıyorum.
Gadamer'e göre:
'Kisi kelimelerden hicbirisini icat etmemis, onları ogrenmıstır. Dil ögrenim süreci ancak kademeli olarak, miras akısı icerisine nufus etmek suretiyle gerceklesmektedir....,... Dili ve kelimeleri insani yansımanın ve özelligin aletleri olarak görmek, kuyrugun köpegi sallaması gibi birseydir...,... Dil Düsünceden asla ayrılamaz.' S:267
Heidegger'e Göre :
'Esya öncelikle kelimeler ve dil icerisinde varlıga gelmistir ve var olmaktadırlar. Dil, varlıgın yuvasıdır.' S:182
'Varlık bizim icerisinde yasadıgımız unsurdur. Dil varlıgın evidir ve biz dil icerisinde ve onun vasıtasıyla yasarız.' S232
'İnsanla birlikte olsun ve ya olmasın, esyanın kutsallık anlamı kaybolmustur ve seviyesi insanlıga faydalı olup olmama noktasına ındırılmıstır. O halde deger, bir kısının dunyadakı nesneler üzerine attıgı bir kat boya gibidir. Bilim ve İnsanlık kavramları, insanoglunun hersey icin ölcü ve gercek anlamda merkez oldugu bir cagda parola halıne gelmıstır.....,..... Bu halde gerceklık nasıl kavranır?...,... Örnegin bir nehir, artık kendısıne ait bir degere sahip degildir. İnsanoglu büyük barajlar yaparak ve zehirli atıkları ona katarak, onun konumunu istegine uyacak sekılde yönlendirir. Tanrılar gitmistir ve yeryüzü acımasızca ziyan edilmistir.....,... Zira yorumlama problemi teknolojık dusunce baglamında ele alınınca, yorum nesneye fıkri hakımıyet ıcın gereken elemanları hazırlamaktadır. Düsünce de, fikirlerin ve kavramların degıstırılmesı olarak tanımlanınca, artık o yaratıcı degıl degıstırıcı ve kesfedici hale gelmektedir.' S196
'Dilimizde kücük bir isim veya bir fiil öylece bulunabilir mi? Hayır....,... Dil olmaksızıın insanoglu bizim hayal edebilecegimiz her hangi bir tarzda varolamaz. İnsan olmak konusmaktır.' Heidegger Dili insanın icat ettigini söylemenin bir ilizyon oldugunu belirtir. 'İnsanoglu anlamayı zamanı ve bizzat varlıgı ne kadar icat edebildiyse, dili de o derece icat etmistir.' ...,... 'Dil insanın ıfadesi degil, varlıgın görünümüdür.'
'Dil, Anlamı ileten bir nesne olarak görülmüstür ve insan da Sembol üreten, dil ile de kendisinin en önemli semboller sistemini olusturan bir canlı olarak kabul edilmistir. Ancak bunların tamamı Descartesten bu yana modern yaklasımın hatalı metafızıgıne dayanır. Bugun dili insan tarafından üretilen isaretler olarak ve tarıhı de sadece gecmıs olaylar seklınde gormemızın sebebı, tarıh dısı bir insan öznelıgını, sorgulamadan herseyın kokenı ve kaynak noktası olarak kabullenmemızdır. Boylece Öznellik kelımesının karsısında, bizim yaklasımlarımızın gerceklestıgı nokta olarak öznellık alınmıstır. Ancak hersey öznellige döner ve onun dısında bir referans noktası bulunmazsa, o zaman insanın yönetme arzusu, insanı eylemlerin bas sebebi olur. Bu sıg öznellik modern teknolojık bilgi cılgınlıgının temel sahasıdır. Basvurulacak en son nokta insanın öznelligi olunca, insana yeryüzündeki nesneleri daha mükemmel kontrol edebılmek dısında hıcbır sey kalmamaktadır.' S:291
'Dile ait temelde bir iletisim aracı seklındekı yanlıs teori, yine kavramın özne-nesne düsüncesi, kavramsallastırmada bilimsel tercih ve kisiyi kainatın efendısı olarak, aletleri sekillendiren kısı seklınde ele alan hakımıyet arzulu teknolojik bakıs tarafından bozulmasına yol acmıstır. Dil, insanın, kelimeden yoksun dusunce ve deneyımlerı anlam tayinb ettigi bir takım kalıplara koyabilecegi malı degıldır. Düsünme, anlama ve deneyimin tamamı dilseldir...,... Dil icat edilebilecek bir sey de degildir. Sadece cok sunni durumlarda bir kelime bir anlam icin tahsis edilebilir. Bunun dısında kelime daima genel bir manaya sahiptir. İclerinden birisi, özel bir durumu ifade edilmesi icin secilir. Bazan durumla alakalı anormal bir seyi anlatmak icin bir kelime curetkar bir sekılde anlasılmadık bir tarzda kullanılsa da, burada anormal olan kullanıcı degıl de kelımeye yeni bir yararcı anlamın verılmesı degil midir? O halde biz mana icat edemeyiz.Bir bilim adamı yeni bir kelme ürettiginde, o genellikle mevcut bir kelimeyi alır ve ona kısıtlı bir anlam verir. Ancak bu yeni bir kelime olusturmaktan daha zıyade orjinal kelimenin önceki söz gücünü kısmen yok ederek yeni ve dar bir kavram üretme hevesiyle görevden almak anlamına gelır. Bu güc, o kelimenin varlıga gelmesıne sebep olmustu. Cok nadiren bir kelime bazı seslerin bir araya getirilmesiyle türetilir ama genellikle bu cirkin ve büyük oranda belirsiz kalır. Deneyim temeli üzerine suni dillerin üretilmesi bizim buradaki konumuzu cürütmez, zira bu diller gercek ve tek güclerini yasayan dile referansla elde edebilirler. O halde insanı bir dil yaratarak onu bir alet gibi kullanan seklinde tasvir etmek bilim merkezli ilkel bir romandır.' S297
Özellikle Kuranı Allahın yarattıgı Dil ve Gramer düzleminde anlamaya caba gostermeye basladıktan sonra Dusunce tarihi boyunca Dil ve Dusunce ikileminde filozofların (İslam felsefesi dahil) kelimelere yeni anlamlar (Yeni gerceklıkler) atama gücünü kendilerine atfetmek icin nasıl mücadele ettiklerini farkettim. Heideggerin de daha önce Kantta oldugu gibi bu cabayı görüp ifade etmis olmalarını daha önce degil de kuranı anlamaya baslayınca anlamıs olmam da ayrıca ıronık bir durum. Nirengi olarak kuranı belırledıgımde okudugum dıger hersey yerını acıkca gosterıyor. Okuyuıcunun illa ki dindar olması gerekmez en azından varlıgı anlama ve anlam bilim tartısmaları dahılınde bize dikte edilen ınsanın herseyın merkezınde oldugu yalanını sorgulamaları adına Hermenötik hikayeyi guzel br sekılde aktaran bu kıtabı okumayı herkese tavsıye ederım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlariniz icin