Yazar: Gazali
Daha önce paylastıgım bazı kitaplardan farkedilecegi üzere Aristodan islam felsefine, ordan da Deskartes ve Heidegere kadar düsünürler arasında Düsünme ve Dil ile ilgili bir sorun bulunmaktadır. Nerdeyse tüm filozoflar önce Dil ve Düsünme üzerine bir temel insaa etmek zorunda kalmıslardır cunku bu ıkı seyi nasıl konumlandırıyorsak insaa edecegimiz hakikatler de ona göre sekil bulacaktır. Yunan felsefesini örnek alan islam felsefesi de (Arapca konusulan düsünce hareketi) Farabiyle birlikte tahmin edilecegi üzerine insanogluna hakikatlerin Allahın klavuzu aracılıgı ıle bildirildigi form olan Dil faktörü geri plana atılarak insanın tekelinde olan Düsünceyi merkez noktaya oturtma cabası oldukca farkedılır olmustur. Düsünce Dili belirleyen bir güce kavusunca da hakiketler düsünene göre degisen hıcbır sabıtesı olmayan bir hale bürünür. Acılan bu kapıdan giren islam filozofları belirleyici olan kendi Düsüncelerinden belirlenen olan Dile anlam bicmeye baslayınca Allahın ne gönderdigi degil ondan bırılerının ne anladıgı cok daha onem kazanmaya baslamıstır. Daha sonrakı yüzyıllar boyunca Farabıden etkılenen tüm islam fılozofları gıbı Gazalı de acılan bu kapıdan faydalanmayı bilmis anlasılan. Günümüzde fikir hareketleri taraf tutar gibi tutuldugu icin sözkonusu Gazalinin bu risalesinden sadece bazı pasajları oldugu gibi aktarmakla yetinip yorum yapmayacagım.
'Düsünme, hangi dilden ve anlatımdan olursa olsun, nefisteki anlamı baskalarına iletebilmelidir. İnsana ulasan Allahın konusması veya sözü, düsünmeye sahip olan insan tarafından hem kavranmakta, hem de bir dile ve anlatıma kavusmaktadır. Her ne kadar anlam, ilahi alemden olsa da, bu anlamı kavrama ve onu ifade etme, insana aittir. İnsan onu, konustugu dile veya icinde bulundugu toplumun diline göre ifade eder.' Allahın konusmasının Resul tarafından teblig edilmesiyle ilgili olarak Gazali, sunu kaydeder; 'Allah konusmak istedigi vakit konusmasının anlamlarını, peygamberlerine ve elcilerine vahyeder ve Ruhul Kuds vasıtasıyla vahiy ısıgını onların kalplerine bırakır kı, yasa koyucu olan (peygamber) kendi diliyle Allahın konusmasını ifade etsin ve kendi beyanıyla ondan söz etsin....,... Kurandaki harflerin peygamberin nefsinden dogduklarından kusku duymayız' S:19
Gazalinin varlık dusuncesı neredeyse Farabı ile aynıdır. Akıl, nefis, madde, tabiat, cisim, felek, dört unsur, maden, bitki, hayvan ve insan seklinde. Sudur teorısı ıle Akıldan baslayan bu unsurlar insana kadar birbirine tasar, sonra da düsünce yontemı ıle tekrar kademe kademe ilk tasan olan Allaha ulasırlar. Farabide nasıl düsünür peygamberden üstün ise, Gazali de Düsünmeyi bir elci ve bir Peygamber olarak görür. Ayetleri de bu anlamda telakki eder. 'Seriat, dısarıdan gelen bir akıldır. Akıl da iceriden gelen bir seriattır. Seriat ve akıl, icice, omuzomuza olup, bu ikisine bir demek mümkündür.' S:25
'Düsünen Nefs, beden ülkesinde Allahın halifesidir....' S:44 Burda yorum yapmadan duramayacagım; Halife kelimesi kendinden öncekinin yerine gecmek olduguna göre (Halef-Selef) Düsünen Nefsin Allahın yerine gecen sey olması, yani burda kendini Allahın görevini yapan, onun yerine gecen kısı olarak gormesı oldukca ılgınc! (Halife kelimesinin tek anlamı budur)
Basta yorum yapmayacagım desem de son paragrafta kendimden bir cümle eklemis olmamı bana kımse hor görmesin lütfen. Daha fazla devam edemeyecegim. Okumak insanı uyandırır... Uyanmak icin okuyun... Herkese iyi okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlariniz icin