Yazar: Mehmet Ünal
Kuran tarihi okumalarımda sıra Kıraat konusuna gelmişti.
Bu kitap aslında Türkiyede bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışma olması dolayısıyla bir nevi kaynak eser niteliği taşıyor. Yazarın da dikkat çektiği gibi özellikle türkiyede belli bir dönem sonra kıraat çalışmalarının sadece fonetik kısmı üzerinde durulduğu, kıraatin anlama olan etkisi gibi mayınlı bir tarlaya kimse dalmak istemediği için kıraat dendiği zaman kuranı tecvitli, güzel okuma gibi unsurlardan ibaret zannediyoruz. Oysa kıraat aslında özellikle kuranı anlamak isteyen, tefsir çalışması yapan herkesin çok iyi bilmesi gereken ve okunan metnin anlamını doğrudan etkileyen bir unsur. Bilindiği üzere peygamber zamanında kuran yazılmış ve hatta o dönem harekelendirme sistemi kullanıldığı halde kuran bilinçli olarak harekelendirme kullanılmadan yazılarak çoğaltılmıştır. Aynı döneme ait harekeli yazılmış mektuplar günümüzde viyanada muhafaza edilmesi bize bu durumu açıklıyor.
Peygamberimizin de kesretten kinaye olarak "kuran 7 harf üzere inmiştir" diyerek kuranın kişisel harekelendirmelerle farklı okunması noktasında "azabı rahmet, rahmeti de azap olarak okumadığınız sürece istediğiniz gibi okuyabilirsiniz" dediği farklı kaynaklardan mutavatir bilgi ile bize kadar gelmiştir.
Osman zamanında 7 farklı pilot bölgeye gönderilen kuran nüshaları da farklı okuyuşların önüne gećmemek için peygamberimizin yaptığı gibi harekesiz yazılarak gönderilmiş. Bir sonraki nesilde bir ilim ortami doğmuş ve alimler ortaya çıkan anlam farklililarından dolayı birbirleri ile münazaralarda bulunmuşken ondan sonraki nesil oluşan çok fazla kuran okuyuşu karşısında mesajın aslının kaybolacağı korkusu ile peygamberden beri gelmiş doğru olarak kabul edilen kıraat farklılıklarını önce 7 de, daha sonra da 10 da sabitlemişler (buna rağmen resmi olmasa da şaz kıraatler okunmaya devam etmiş) Bir sonraki nesil de (Fahreddin razi gibi) bir kıraati kabul edip diğer kıraati reddetmek kişiyi küfre götürür bu nedenle bir ayette farklı kıraatlere göre farklı anlamlar varsa o ayet resmi kıraatlerdeki anlam sayısı kadar yeniden inmiştir şeklinde fikir bildirince artık hem yeni bir okuyuş tarzı yasaklanmış oldu hem de o döneme kadar ortaya çıkmış ve resmi olarak kabul edilmiş olan 10 kıraati eleştirmek de yasaklanmış.
Günümüzdeki kuranların harekelendirmesi Asım kıraatine göre yapılmış ama diğer resmi 9 kıraat ve bazı şaz kıraatler literal olarak korunmaya devam etmekte.
Burda konuyu çok kabaca geçmem gerektiği için kitapta verilen onlarca örnekten birini buraya aktarmayacaģım ama kıraatın çok dar anlamda kullanılan fonetik anlamı dışında harekelendirme yoluyla anlama doğrudan etki etmesi ve peygamberin bunu sonraki nesillere böyle aktarması kuranı kerimin nasil kıyamete kadar geçerli bir mesaj olabileceği sorusunu kafamda sildi. Öyle bir metin ki bir ayet aslında bir şeyden bahsetmiyor ve ihtiyaca göre mesajın içinden farklı boyutlar çıkabiliyor.
Biz her ne kadar kurana herkes her istediğini söyletir ve anlamı bozulur diye endişe duyarak koruyucu bir yaklaşımla kuranın bu mucizevi özelliğinden korksak da eminim günün birinde her alanda farklı uzmanlıkları olan bir heyet ile kuran, olası tüm harekelendirmelerle tekrar anlaşılmaya çalışılsa çok büyük mucizeler ile karşımıza tekrar tekrar çıkacaktır.
Kıraat mevzusu beni çok heyecanlandırdı ve hakikaten Allahın "sana verdiğimiz en büyük mucize bu kurandır" demesinin anlamı da kuranın ayetleri gibi zihnimde sayfa sayfa açıldı.
Kiraat konusunda okumaya devam edeceğim, daha insanlık olarak Allahın mesajına dair bilmediğimiz çok şey olduğunu görerek....
Kuran tarihi ya da tefsirle ilgilenen herkese bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
Kitap, Kuranın peygamberimiz tarafından bilinçli olarak hareke ve noktasız bırakılması üzerine ve hatta sahih hadisler ve "ondan kolayınıza geleni okuyun" ayeti üzerinden Kuranın uzun süre harekelendirilememesi ve belki de farklı coğrafyalara hızla yayılmasından dolayı farklı anlayış ve okuyuşlar ile kuranın çeşitlenmesi gerçeği üzerine alimlerin bu farklı okuyuş ve anlamları vahiy olması hasebiyle reddedilemeyeceği uzerinden hüccetlendirme ve ihticac ilmini geliştirmelerinin hikayesini kronolojik sıra ile aktarır okuyucuya. Oldukça akademik bir dili olmasının yanında yazar, bir çok eleştirel noktaları dillendirse de sözkonusu eleştirel bakışın gerektirdiği eleştirdiği alanı daha sağlam bir görüş ile doldurma riskine girmemiş.
Temennim o dur ki; şimdiye kadar araştirma alanı olarak atıl kalmış böyle önemli bir alanın daha özgür bir şekilde ele alındığı zamanların yakin olmasıdır.
Kuran tarihi ve tefsir ile ilgilenenlerin okumasını tavsiye ederim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlariniz icin