Rus Jeopolitiği - Avrasyaci Yaklaşım, Aleksandr Dugin
93 senesinde yazilan bu kitap, siyasal bilimlerde hatiri sayilir yer edinen yazarin Rus uluslararasi siyasi stratejisini tarihten bu yana yapilan hatalari da analiz ederek insaa ettigi Avrasya merkezli bir super guc olma tablosudur.
Rusyanin (aslinda tum eski dunyanin) jeopolitik merkezli bakis ile zorunlu dusmaninin ABD oldugu kabulu ile hareket eder. M.Ö. yapılan Pön savaşlarıni baz alarak, karasal güç olan Roma'nın deniz gücü olan fenikeliler (kartaca) ile yaptığı kara-deniz eksenli güç savaşlarini simdiki ABD- Rusya dualitesine benzetir. Incilde de yazdığı üzere Kartaca sadece cikarlari ve maddi kazanc uğruna sekillenmis, cocuklari kurban ettikleri gayriahlaki bir yasamlari vardir. Yazar bunu gunumuz bati ahlakı ile bagdastirarak nasil incile dayanarak Kartacanin mutlak olarak yok edilmesi ifade ediliyorsa gunumuzde de Kartacayi temsilen ABD yok edilmelidir der.
Kartaca ahlakı uzerine ahlaklanmis olan bati asil hıristiyanlığa hermetik kulturden gelen dunyevi anlayislarini yükleyerek protestan bir eskatolojiye sahip anglo sakson kulture dönüşmüştür ve bu süper gücün Avrasya merkezli bir jeopolitik strateji ile yikilabilecegini iddia eder. Yazarin iddiasi odur ki; eger biz ona karsi birlesmez isek o bizi kesinlikle yok edecektir.
Yazarin yukarda yaptigi teolojik ve teorik önkabullerden sonra olusturulacak Avrasya Birliginin zorunlu merkezinin Rusya olmasi noktasinda okuyucuyu ikna etmeye çalışır. Zorunlu merkez Rusyanin etrafinda olusturulan Avrasya birliginin zorunlu tali merkezleri Berlin-Moskova-Tokyo-Tahran-Delhi cizgisidir. Bu cizgiyi Avrasya tarafinda toplamanin zorluğu bir yana özellikle İslam dunyasini bir catida toplama gorevini Tahrana vermesi gibi gercek disi bazi senaryolar mevcuttir.
Kitabin yazildigi 93 senesinden Turkiyeye uluslararasi bir bakis atarsak yazari anlayabiliriz belki. Turkiyenin islam dunyasini ve Turki devletleri ayni semsiyede toplayacak potansiyel bir gucu oldugunu ama Atlantikci tarafin kuklasi olmasi hasebiyle yakin tarihte bu gucunun farkina varmasi olasi degildir der. Yazar da Atlantikci taraf gibi Turkiyenin uyanmasini istemez cunku bu durumda Rusyanin hakimiyetinde olan turk kökenli halklar ve musluman halklari etkisine almasi riski vardır. Rusyanın Avrasya birliginin zorunlu merkezi olma rolunu sadece Turkiye bozabilir ama o da Atlantik tarafinda mevzi alarak bu gucu kaybetmistir. Bu durum rusyanin isine gelir ve kendi cizdigi Avrasya birligi grubuna İspanyayı bile katmasına rağmem Turkiye zorunlu olarak Avrasya blogundan uzak tutulmalidir der. Bu nedenle islam dunyasini toparlama gorevini kendisinin de "dışa kapalı" olarak tanimladigi Irana verir.
Yazar kitapta ulke ulke Rus merkezli Avrasya stratejisini nasil uygulamalari gerektigi uzerine politik cikarimlar yapar. Ozellikle bazi kritik yerlerin Rus yerlesimciler ile iskan edilmesi, yuksek Avrasya ideasina karsi olanlarin her turlu legal ya da illegal yontemlerle susturulmasi vs.. gibi bazi yöntemler Rusyanin da ABD'nin ahlaki yolundan geçmek istediginin bir gostergesidir.
Uluslararasi meselelerle uzaktan yakindan ilgilenen herkese mutlaka okumasini tavsiye ederim. Bundan sonra ABD, İsrail, İran dis politikalarını, sonrasinda da Turkiyeyi merkez alan Stratejik Derinlik kitabini okumayi hedefliyorum.
Ulkelerin tarihlerini, insanlarin inanclarini, geldikleri kultur ve varlik dunyasini anlamadan kimin neyi ne saiklerle hayata geçirdiğini bilmek ve gelecekte başımıza gelecek olasi senaryolari insaa etmek ve dolayisiyla gelecegimizde etkin bir yer edinmek de imkansizdir.
Herkesin bu minvalde din, tarih, kultur, sanat ve felsefeyi ana kaynaklarindan ve gelecegi insaa etme misyonumuz olduğunu da unutmadan okumasini tavsiye ederim
Kudüs Ey Kudüs - Larry Collins, Dominique Lapierre
Bu kitabı okurken aklımda Kudüs ile ilgili tarihi bilgi edinmek vardı ama kitaba başladığımda gerçek belge ve kısılerın ıfadelerıne dayanmış bile olsalar yazarlar kitapta roman dili kullanarak okuyucunun cesıtlı duygularını uyandırmak suretiyle yönlendirme yaptıklarını farkettım. Yani bir tarih kitabı degıl tarihi gerçekleri aktardığını iddia eden bir Roman okuyordum. Kitap 1947 senesinde Abd de yapılan bir toplantı ıle Kuduste bir Yahudi devleti kurulmasına onay verıldıkten sonra İngiliz kuvvetlerinin bolgeden ayrılması ile başlayıp 1 sene içinde Arap-Yahudi güçler arasında gecen catısmaları konu alıyor. 1972 senesinde yazılan kıtabın benim okuduğum türkce 1973 baskısı 740 sayfa idi. Kıtabın sonlarına geldıgım halde hala baskın olarak Yahudi gözüyle olayların aktarılıyor oluşundan rahatsız oldum açıkçası. Mutlaka bir catısmada her ıkı taraf da zorluklar yasar ama 740 sayfa boyunca Yahudilerin nasıl mucizevi ve cesurca mücadele ettıkleri anlatılırken Arapların genellıkle aptallıkları uzerıne hıkayelestırmeler mevcuttur. Yahudilerin savaşta eli kopan bir kadın askerın elını yerden alarak catısmaya devam etmesı, 300 kılo agırlıgındakı bır bombayı insanların ellerı ıle uzun yollar boyunca tasıdıkları gıbı bir insanın kanıtlanamayacağı bazan gerçek dısı kahramanvari olayları sıklıkla aktarır. Bazan da gerceklerı farklı yansıtır mesela Yahudilerin catısma anında bile hz Ömer camiine ayakkabılarını çıkararak girdiğinı aktarır kitap ama gerçekte hz. Ömer camiini bombalamışlardır.
Araplar ile ilgili pozıtıf olarak aktarılan olaylar sübjektif değil mutlaka ama mutlaka belgelerle kanıtlanabılır seylerdı ki tarafsızlık adına! kitapta yer alması mecburiydi. Mesela Yahudilerin Dear Yasin köyünde yaptıkları vahşet bir Histeri sıfatı ıle aktarılır ama Bılesmıs mılletler gorevlısının tanıklığı olduğu halde bu kadar kesın bır olayın gerceklesmıs olduğunu Israıl yetkılılerının 'onlar antisemitist o yüzden bize iftira ediyorlar' diyerek olayı inkar ettıgını dıp not olarak okuyucuya vemeyi de unutmamışlardır. Araplar genellıkle uzlaşmacı olmayan, ılkel, catısmacı, kendı aralarında bile anlasamayan biraz aptal vs. gibi tasvir edılırken diğer taraftan Yahudilerin organıze birlikteliği, siyasi ve uluslar arası arenada tehdite varan yöntemler kullansalar bile can havliyle calısmaları vurgulanır. Okuyucu İsraillerin açlıktan ölmek üzere oldukları halde nasıl mücadele ettıklerını okurken ister istemez Yahudiler ile Katarsiste bulunur. Zıhnen kendınızı aptal araplara karsı taraf olmuş olarak buluyorsunuz. Yahudi komutanının catısma alanından ayrılıp çocuklarının hayatını kurtarmak ısteyen Yahudi ailelere bile 'ölü de olsa nüfus olarak araplardan az olmamalıyız' gibi insanlık dışı bir nedenle kaçmak ısteyen kendı mılletınden olan masumlara kursun yağdırmasını anlayışla karşılamaya başlıyorsunuz okurken. Ayrıca sunu da eklemek gerekır; satır aralarında avrupanın henüz atlattığı Hıtler korkusunu Araplarla bağdaştırarak Avrupada yasayan ınsanların bilinçaltını Hitler sembolü uzerınden Araplara kanalıze eder.
İnkar etmıyorum Arap tarafını öven ve Yahudileri elestıren cok bolum var kıtapta. Ama 740 sayfa ıcınde bu bolumler o kadar az kalıyor kı günün sonunda zıhnınızde kolayca kaybolup gıdıyorlar. Her gün 100 sayfa olmak üzere 7 günde bitirmeyi planladığım kıtabı artık 5. gunun sonunda 1 günlük ara verme ıhtıyacı duydum keza bu saçmalığa bu kadar yoğun maruz kalmak yordu benı. Mesela bir siyaset bilimci ve tarıhle ilgili biri olarak ben biliyorum ki ABD İsraili daha kurulmadan önceden beri desteklemiştir. Ama kitabın iddiası odur ki; Yahudiler kesinlikle hiçbir ülkeden yardım almamıştır. Yardım almadığını sayfalarca okuyucuya ınandıran yazarlar bazı satırlarda ABD den gelen milyonlardan bahseder, ya da kımsenın yardım etmedıgı ve sılah almasına bıle engel olarak savaşta Yahudilere köstek olan ABD ve Igılız ordusunun gözünden kaçırarak hava kuvvetlerı sokmuştur Yahudiler Israıle. Su cumleyı görünce artık seslı bır sekılde Yuh dedım -Yahudiler FBI a bile farkettirmeden bir ABD savaş uçağını kımsenın ruhu duymadan Israıle sokmayı basarmıstır ;)
Bu kadar taraflı ve gerçeklerle uyuşmayan hatta bazan yok artık dedırten satırları yazarken yazarlar ılgılı belgelerı kullanarak yazdıkları ıcın ABD o donem kendı ıc sıyasetınde bunu halka açıklayamayacağı ıcın belli ki İsrile yardım yaptı ama resmı dılle bunu ınkar ettı. Yazarlar da sanki siyasetten hic anlamıyorlarmış gibi bu ve benzer bölümlerde akıllarının salterlerını kapatarak bir savaş uçağının kımsenın ruhu duymadan nasıl herkesın gozlerı ustunde olan bir bölgeye gırdıgını sorgulamaz ve resmı açıklamaya okuyucunun da ınanmasını ıster.
Gelelım benım mutlaka her kıtapta sorduğum soruya: Kım bu yazarlar ve kıtabın yazıldığı donemde sıyası ortam nasıl?
Cok kısaca bahsedecek olursam Larry Collins Abd askeri olarak NATO ıcın Fransaya gonderılmıs bir asker iken yine Asker olan Lapierre ile tanışır. Bu tanışıklığın meyvesı olarak birlite 'Fransa yanıyor' seklınde cevırebılecegımız ilk romanlarını yazarlar ve o kadar unlu olurlar kı yazdıkları bu ılk roman fılme bıle uyarlanır. NATO askerı olarak tanısan yazarlarımızın bu basarısı bence bellı bır kesımın dikkatını ceker ve İsrail-Filistin catısması ıle ılgılı toplumun -Neden biz İsraile sorgusuz destek verıyoruz? seklındekı sorgulamalarında onların gazını alacak bir eser siparıs ederler. Neden böyle bırseye ıhtıyac duysunlar dıye sorarsanız hemen 1967 sonrasına gıdelım keza kıtap 69,70 senesınde yazılmaya başlanıyor. 1963 de biliyoruz kı Amerikanın başkanı Kennedy İsraile sorgusuz sualsız para aktaran Amerikan merkez bankasını kamulaştırmak yani Yahudi ailelerin tekelinden kurtarmak istediği için öldürüldü. 60 lar boyunca Abd'de halk arasında Teolojık olarak kendı tanrılarını öldürdüklerine inandıkları Yahudilere neden körü körüne yardım yapıldığı konusunda sorgulamalar gelısmıstır. Arap devletlerı 1967 dekı 6 gun savaslarından sonra Petrolu kullanarak ABD yı İsrail politikasını degıstırmesı ıcın tehdıt eder hatta 1973 de büyük bir petrol krizi yaşanır ki bu amerıkaya buyuk buhran kadar etkı eder. İsteyen donemın sartlarını daha ayrıntılı ınceleyebılır, konu uzadığı ıcın ben burda bırakacağım.
Gelelim diğer yazarımız Lapieere'ye. Lapierre'nin 1980 de Besinci Binici olarak cevırebılecegımız diger romanın konusu Kaddafinin emrıyle terörist Müslümanların ABD'de planladığı büyük terör eylemini konu alıyor! Bu arada Lapierre hayatının önemli bir kısmını bir yardım kurulusu aracılığı ıle gıttıgı Hindistan-Banglades sınırında siyasi olarak cok stratejik bir nokta olan Kalkutta limanında gecırır! Daha derınlere daldıkça neler neler çıkıyor ortaya ama ben bu kadarını yeterlı gorup yazmaya devam etmeyecegım.
Bu kıtapta anlatılan ve benım de gerceklık payı yüksek olduğunu dusundugum İsrail-Filistin catısması hakkında yazılanların doğruluğunu varsayarak sırf uyanık olma adına, yapıldığı dusunulen hataları gormezlıkten gelme rıskıne gırmemek adına bazı notlar çıkardım kıtaptan:
• Yahudilerin yasadıkları zulumlerı yapan Avrupalılar ve Hiristiyanlarin günahının vebalini müslümanlara ödetmek vurgusu dikkat çekici, bunu siyasi olarak kullanılabilir hale getirmek lazım.
• Yahudiler devlet kurma adına gercekcı olup kendilerini tarıh boyunca katleden buyuk devletlerle anlasma yolu ararken, aynı zaman dılımı ıcınde Arapların kendilerine yardim etme ihtimali olan güvenilir tek devlet Osmanliya karşı ayaklanmak adina el fetih dernegını kurması...
• Israil bolgede kendileri disinda kimse yokmus gibi davranip yayılıp organize oldukça, Araplarin da geleneksel kadercilik ile sorunu görmeyip reddetme egilimi göstermesi.
• Yahudiler bir cok ülkeden silah taşıyıp sehre doldurup eldeki sınırlı kaynaklarin değerini bilerek kadin-erkek tüm yahudileri gizlice askeri eğitim verirken, Araplar buyuk aileler arasinda guc kavgası yaparak birbirini yok etmeleri ve kalan Araplarin yine de yahudilere nazaran sayica üstün olsalar da savasacagini bildiren bir avuc insan çıkması, digerlerinin de komsu ülkelere kaçması. Eldeki sınırlı silah ve kursun kaynaklarını üstünlük gostergesi olarak israf ederken savas sırasında daha cok kendilerine değil cevre arap ülkelerin güvenmeleri. Hep başka bırısının gelıp bizi kurtarması yönünde sahıp olduğumuz yanılgı!
• Ilk Terör eylemleri şiddetli ve organize şekilde Yahudiler tarafından gerçekleştiriliyor. Güçlü bir istihbarat ağı kurmuş, kadin-erkek-cocuk herkes kendi yeteneklerine göre görev dağılımı yapılmıştı. Yoğun silahlanma, yıldırma eylemleri, gelişi güzel bombalamalar. Yahudiler = Terör
• Filistinlilerin yardım edeceklerine emin oldukları diğer Arap devletleri filistine yardım etmeyı gecın, baska büyük devletlerle Filistini paylaşma yarışına girmiş. Savas biliminden çok entrikada uzmanlaşan komutanlar da halkın durumunun vahametine karşı önlem almalarını engellemeye neden olacak şekilde boş vaatlerle gaza getiriyorlardı halkı. Bölgeyi ve Müslümanları korumak için gelen bedevîler ya da Mücahitler bölgeyi yağmalamaya odaklanan ve daha çok birbirleri ile çatışan çetelere dönüşmüş.
• Dünyadaki diger zengin muslumanlar kimse bana ilişmesin diye konuya ilgisizken, Yahudilere Amerikali yahudi işadamlarından nakit milyon dolarlar yardim yapildı. Ingiliz ordusu bölgeden daha çekilmeden güya! ingilizerden habersiz çaktırmadan hava kuvvetleri bile kurdular yahudiler. FBI yi bile atlatarak ABD savaş uçaklarından birini bölgeye getirmeyi başarmaları!
Anlaşıldığı gıbı ıngılızler ıkılı oynamış, Arapları ayakta uyuturken arkadan ısraılı destekledıklerı anlasılıyor. İngilizlerin ayrılırken arkada sahıp oldukları tum malzemelerı Yahudilere bıraktıklarını goruyoruz. Abd ise belli ki ıc polıtıkada tepkı almamak ıcın baslarda resmı yollarla ısraıle destek vermedıgı yönünde açıklama yapsa da savaş uçaklarının yahudılerın elınden çıkması herseyı anlatıyor aslında. Zaten ABD daha sonra halkı medya ve bu kıtap gıbı cesıtlı araçlarla uyuşturduktan sonra israile ölümüne destek verdıgını gızlememıs. Yine de Yahudiler isi sansa almıyor aslında cunku okumaya yenı başladığım İsrail Lobisi isimli akademik eserde amerıkalı yazarlar Amerikanın İsraile körü körüne destegını anlattığı makalalerı yüzünden Yahudiler tarafından tehdıt edıldıklerını ıfade edıyorlar. Yani bırakın toplumun tepkısı olduğu 20 yy zamanlarını gunumuzde bıle Yahudiler halkın tepkısını çekmemek ıcın yıldırma polıtıkalarına el altından ya da acıktan devam edıyorlar. Antisemitizm kavramı sagolsun bu yolla herkesı susturuyor adamlar.
93 senesinde yazilan bu kitap, siyasal bilimlerde hatiri sayilir yer edinen yazarin Rus uluslararasi siyasi stratejisini tarihten bu yana yapilan hatalari da analiz ederek insaa ettigi Avrasya merkezli bir super guc olma tablosudur.
Rusyanin (aslinda tum eski dunyanin) jeopolitik merkezli bakis ile zorunlu dusmaninin ABD oldugu kabulu ile hareket eder. M.Ö. yapılan Pön savaşlarıni baz alarak, karasal güç olan Roma'nın deniz gücü olan fenikeliler (kartaca) ile yaptığı kara-deniz eksenli güç savaşlarini simdiki ABD- Rusya dualitesine benzetir. Incilde de yazdığı üzere Kartaca sadece cikarlari ve maddi kazanc uğruna sekillenmis, cocuklari kurban ettikleri gayriahlaki bir yasamlari vardir. Yazar bunu gunumuz bati ahlakı ile bagdastirarak nasil incile dayanarak Kartacanin mutlak olarak yok edilmesi ifade ediliyorsa gunumuzde de Kartacayi temsilen ABD yok edilmelidir der.
Kartaca ahlakı uzerine ahlaklanmis olan bati asil hıristiyanlığa hermetik kulturden gelen dunyevi anlayislarini yükleyerek protestan bir eskatolojiye sahip anglo sakson kulture dönüşmüştür ve bu süper gücün Avrasya merkezli bir jeopolitik strateji ile yikilabilecegini iddia eder. Yazarin iddiasi odur ki; eger biz ona karsi birlesmez isek o bizi kesinlikle yok edecektir.
Yazarin yukarda yaptigi teolojik ve teorik önkabullerden sonra olusturulacak Avrasya Birliginin zorunlu merkezinin Rusya olmasi noktasinda okuyucuyu ikna etmeye çalışır. Zorunlu merkez Rusyanin etrafinda olusturulan Avrasya birliginin zorunlu tali merkezleri Berlin-Moskova-Tokyo-Tahran-Delhi cizgisidir. Bu cizgiyi Avrasya tarafinda toplamanin zorluğu bir yana özellikle İslam dunyasini bir catida toplama gorevini Tahrana vermesi gibi gercek disi bazi senaryolar mevcuttir.
Kitabin yazildigi 93 senesinden Turkiyeye uluslararasi bir bakis atarsak yazari anlayabiliriz belki. Turkiyenin islam dunyasini ve Turki devletleri ayni semsiyede toplayacak potansiyel bir gucu oldugunu ama Atlantikci tarafin kuklasi olmasi hasebiyle yakin tarihte bu gucunun farkina varmasi olasi degildir der. Yazar da Atlantikci taraf gibi Turkiyenin uyanmasini istemez cunku bu durumda Rusyanin hakimiyetinde olan turk kökenli halklar ve musluman halklari etkisine almasi riski vardır. Rusyanın Avrasya birliginin zorunlu merkezi olma rolunu sadece Turkiye bozabilir ama o da Atlantik tarafinda mevzi alarak bu gucu kaybetmistir. Bu durum rusyanin isine gelir ve kendi cizdigi Avrasya birligi grubuna İspanyayı bile katmasına rağmem Turkiye zorunlu olarak Avrasya blogundan uzak tutulmalidir der. Bu nedenle islam dunyasini toparlama gorevini kendisinin de "dışa kapalı" olarak tanimladigi Irana verir.
Yazar kitapta ulke ulke Rus merkezli Avrasya stratejisini nasil uygulamalari gerektigi uzerine politik cikarimlar yapar. Ozellikle bazi kritik yerlerin Rus yerlesimciler ile iskan edilmesi, yuksek Avrasya ideasina karsi olanlarin her turlu legal ya da illegal yontemlerle susturulmasi vs.. gibi bazi yöntemler Rusyanin da ABD'nin ahlaki yolundan geçmek istediginin bir gostergesidir.
Uluslararasi meselelerle uzaktan yakindan ilgilenen herkese mutlaka okumasini tavsiye ederim. Bundan sonra ABD, İsrail, İran dis politikalarını, sonrasinda da Turkiyeyi merkez alan Stratejik Derinlik kitabini okumayi hedefliyorum.
Ulkelerin tarihlerini, insanlarin inanclarini, geldikleri kultur ve varlik dunyasini anlamadan kimin neyi ne saiklerle hayata geçirdiğini bilmek ve gelecekte başımıza gelecek olasi senaryolari insaa etmek ve dolayisiyla gelecegimizde etkin bir yer edinmek de imkansizdir.
Herkesin bu minvalde din, tarih, kultur, sanat ve felsefeyi ana kaynaklarindan ve gelecegi insaa etme misyonumuz olduğunu da unutmadan okumasini tavsiye ederim
Kudüs Ey Kudüs - Larry Collins, Dominique Lapierre
Bu kitabı okurken aklımda Kudüs ile ilgili tarihi bilgi edinmek vardı ama kitaba başladığımda gerçek belge ve kısılerın ıfadelerıne dayanmış bile olsalar yazarlar kitapta roman dili kullanarak okuyucunun cesıtlı duygularını uyandırmak suretiyle yönlendirme yaptıklarını farkettım. Yani bir tarih kitabı degıl tarihi gerçekleri aktardığını iddia eden bir Roman okuyordum. Kitap 1947 senesinde Abd de yapılan bir toplantı ıle Kuduste bir Yahudi devleti kurulmasına onay verıldıkten sonra İngiliz kuvvetlerinin bolgeden ayrılması ile başlayıp 1 sene içinde Arap-Yahudi güçler arasında gecen catısmaları konu alıyor. 1972 senesinde yazılan kıtabın benim okuduğum türkce 1973 baskısı 740 sayfa idi. Kıtabın sonlarına geldıgım halde hala baskın olarak Yahudi gözüyle olayların aktarılıyor oluşundan rahatsız oldum açıkçası. Mutlaka bir catısmada her ıkı taraf da zorluklar yasar ama 740 sayfa boyunca Yahudilerin nasıl mucizevi ve cesurca mücadele ettıkleri anlatılırken Arapların genellıkle aptallıkları uzerıne hıkayelestırmeler mevcuttur. Yahudilerin savaşta eli kopan bir kadın askerın elını yerden alarak catısmaya devam etmesı, 300 kılo agırlıgındakı bır bombayı insanların ellerı ıle uzun yollar boyunca tasıdıkları gıbı bir insanın kanıtlanamayacağı bazan gerçek dısı kahramanvari olayları sıklıkla aktarır. Bazan da gerceklerı farklı yansıtır mesela Yahudilerin catısma anında bile hz Ömer camiine ayakkabılarını çıkararak girdiğinı aktarır kitap ama gerçekte hz. Ömer camiini bombalamışlardır.
Araplar ile ilgili pozıtıf olarak aktarılan olaylar sübjektif değil mutlaka ama mutlaka belgelerle kanıtlanabılır seylerdı ki tarafsızlık adına! kitapta yer alması mecburiydi. Mesela Yahudilerin Dear Yasin köyünde yaptıkları vahşet bir Histeri sıfatı ıle aktarılır ama Bılesmıs mılletler gorevlısının tanıklığı olduğu halde bu kadar kesın bır olayın gerceklesmıs olduğunu Israıl yetkılılerının 'onlar antisemitist o yüzden bize iftira ediyorlar' diyerek olayı inkar ettıgını dıp not olarak okuyucuya vemeyi de unutmamışlardır. Araplar genellıkle uzlaşmacı olmayan, ılkel, catısmacı, kendı aralarında bile anlasamayan biraz aptal vs. gibi tasvir edılırken diğer taraftan Yahudilerin organıze birlikteliği, siyasi ve uluslar arası arenada tehdite varan yöntemler kullansalar bile can havliyle calısmaları vurgulanır. Okuyucu İsraillerin açlıktan ölmek üzere oldukları halde nasıl mücadele ettıklerını okurken ister istemez Yahudiler ile Katarsiste bulunur. Zıhnen kendınızı aptal araplara karsı taraf olmuş olarak buluyorsunuz. Yahudi komutanının catısma alanından ayrılıp çocuklarının hayatını kurtarmak ısteyen Yahudi ailelere bile 'ölü de olsa nüfus olarak araplardan az olmamalıyız' gibi insanlık dışı bir nedenle kaçmak ısteyen kendı mılletınden olan masumlara kursun yağdırmasını anlayışla karşılamaya başlıyorsunuz okurken. Ayrıca sunu da eklemek gerekır; satır aralarında avrupanın henüz atlattığı Hıtler korkusunu Araplarla bağdaştırarak Avrupada yasayan ınsanların bilinçaltını Hitler sembolü uzerınden Araplara kanalıze eder.
İnkar etmıyorum Arap tarafını öven ve Yahudileri elestıren cok bolum var kıtapta. Ama 740 sayfa ıcınde bu bolumler o kadar az kalıyor kı günün sonunda zıhnınızde kolayca kaybolup gıdıyorlar. Her gün 100 sayfa olmak üzere 7 günde bitirmeyi planladığım kıtabı artık 5. gunun sonunda 1 günlük ara verme ıhtıyacı duydum keza bu saçmalığa bu kadar yoğun maruz kalmak yordu benı. Mesela bir siyaset bilimci ve tarıhle ilgili biri olarak ben biliyorum ki ABD İsraili daha kurulmadan önceden beri desteklemiştir. Ama kitabın iddiası odur ki; Yahudiler kesinlikle hiçbir ülkeden yardım almamıştır. Yardım almadığını sayfalarca okuyucuya ınandıran yazarlar bazı satırlarda ABD den gelen milyonlardan bahseder, ya da kımsenın yardım etmedıgı ve sılah almasına bıle engel olarak savaşta Yahudilere köstek olan ABD ve Igılız ordusunun gözünden kaçırarak hava kuvvetlerı sokmuştur Yahudiler Israıle. Su cumleyı görünce artık seslı bır sekılde Yuh dedım -Yahudiler FBI a bile farkettirmeden bir ABD savaş uçağını kımsenın ruhu duymadan Israıle sokmayı basarmıstır ;)
Bu kadar taraflı ve gerçeklerle uyuşmayan hatta bazan yok artık dedırten satırları yazarken yazarlar ılgılı belgelerı kullanarak yazdıkları ıcın ABD o donem kendı ıc sıyasetınde bunu halka açıklayamayacağı ıcın belli ki İsrile yardım yaptı ama resmı dılle bunu ınkar ettı. Yazarlar da sanki siyasetten hic anlamıyorlarmış gibi bu ve benzer bölümlerde akıllarının salterlerını kapatarak bir savaş uçağının kımsenın ruhu duymadan nasıl herkesın gozlerı ustunde olan bir bölgeye gırdıgını sorgulamaz ve resmı açıklamaya okuyucunun da ınanmasını ıster.
Gelelım benım mutlaka her kıtapta sorduğum soruya: Kım bu yazarlar ve kıtabın yazıldığı donemde sıyası ortam nasıl?
Cok kısaca bahsedecek olursam Larry Collins Abd askeri olarak NATO ıcın Fransaya gonderılmıs bir asker iken yine Asker olan Lapierre ile tanışır. Bu tanışıklığın meyvesı olarak birlite 'Fransa yanıyor' seklınde cevırebılecegımız ilk romanlarını yazarlar ve o kadar unlu olurlar kı yazdıkları bu ılk roman fılme bıle uyarlanır. NATO askerı olarak tanısan yazarlarımızın bu basarısı bence bellı bır kesımın dikkatını ceker ve İsrail-Filistin catısması ıle ılgılı toplumun -Neden biz İsraile sorgusuz destek verıyoruz? seklındekı sorgulamalarında onların gazını alacak bir eser siparıs ederler. Neden böyle bırseye ıhtıyac duysunlar dıye sorarsanız hemen 1967 sonrasına gıdelım keza kıtap 69,70 senesınde yazılmaya başlanıyor. 1963 de biliyoruz kı Amerikanın başkanı Kennedy İsraile sorgusuz sualsız para aktaran Amerikan merkez bankasını kamulaştırmak yani Yahudi ailelerin tekelinden kurtarmak istediği için öldürüldü. 60 lar boyunca Abd'de halk arasında Teolojık olarak kendı tanrılarını öldürdüklerine inandıkları Yahudilere neden körü körüne yardım yapıldığı konusunda sorgulamalar gelısmıstır. Arap devletlerı 1967 dekı 6 gun savaslarından sonra Petrolu kullanarak ABD yı İsrail politikasını degıstırmesı ıcın tehdıt eder hatta 1973 de büyük bir petrol krizi yaşanır ki bu amerıkaya buyuk buhran kadar etkı eder. İsteyen donemın sartlarını daha ayrıntılı ınceleyebılır, konu uzadığı ıcın ben burda bırakacağım.
Gelelim diğer yazarımız Lapieere'ye. Lapierre'nin 1980 de Besinci Binici olarak cevırebılecegımız diger romanın konusu Kaddafinin emrıyle terörist Müslümanların ABD'de planladığı büyük terör eylemini konu alıyor! Bu arada Lapierre hayatının önemli bir kısmını bir yardım kurulusu aracılığı ıle gıttıgı Hindistan-Banglades sınırında siyasi olarak cok stratejik bir nokta olan Kalkutta limanında gecırır! Daha derınlere daldıkça neler neler çıkıyor ortaya ama ben bu kadarını yeterlı gorup yazmaya devam etmeyecegım.
Bu kıtapta anlatılan ve benım de gerceklık payı yüksek olduğunu dusundugum İsrail-Filistin catısması hakkında yazılanların doğruluğunu varsayarak sırf uyanık olma adına, yapıldığı dusunulen hataları gormezlıkten gelme rıskıne gırmemek adına bazı notlar çıkardım kıtaptan:
• Yahudilerin yasadıkları zulumlerı yapan Avrupalılar ve Hiristiyanlarin günahının vebalini müslümanlara ödetmek vurgusu dikkat çekici, bunu siyasi olarak kullanılabilir hale getirmek lazım.
• Yahudiler devlet kurma adına gercekcı olup kendilerini tarıh boyunca katleden buyuk devletlerle anlasma yolu ararken, aynı zaman dılımı ıcınde Arapların kendilerine yardim etme ihtimali olan güvenilir tek devlet Osmanliya karşı ayaklanmak adina el fetih dernegını kurması...
• Israil bolgede kendileri disinda kimse yokmus gibi davranip yayılıp organize oldukça, Araplarin da geleneksel kadercilik ile sorunu görmeyip reddetme egilimi göstermesi.
• Yahudiler bir cok ülkeden silah taşıyıp sehre doldurup eldeki sınırlı kaynaklarin değerini bilerek kadin-erkek tüm yahudileri gizlice askeri eğitim verirken, Araplar buyuk aileler arasinda guc kavgası yaparak birbirini yok etmeleri ve kalan Araplarin yine de yahudilere nazaran sayica üstün olsalar da savasacagini bildiren bir avuc insan çıkması, digerlerinin de komsu ülkelere kaçması. Eldeki sınırlı silah ve kursun kaynaklarını üstünlük gostergesi olarak israf ederken savas sırasında daha cok kendilerine değil cevre arap ülkelerin güvenmeleri. Hep başka bırısının gelıp bizi kurtarması yönünde sahıp olduğumuz yanılgı!
• Ilk Terör eylemleri şiddetli ve organize şekilde Yahudiler tarafından gerçekleştiriliyor. Güçlü bir istihbarat ağı kurmuş, kadin-erkek-cocuk herkes kendi yeteneklerine göre görev dağılımı yapılmıştı. Yoğun silahlanma, yıldırma eylemleri, gelişi güzel bombalamalar. Yahudiler = Terör
• Filistinlilerin yardım edeceklerine emin oldukları diğer Arap devletleri filistine yardım etmeyı gecın, baska büyük devletlerle Filistini paylaşma yarışına girmiş. Savas biliminden çok entrikada uzmanlaşan komutanlar da halkın durumunun vahametine karşı önlem almalarını engellemeye neden olacak şekilde boş vaatlerle gaza getiriyorlardı halkı. Bölgeyi ve Müslümanları korumak için gelen bedevîler ya da Mücahitler bölgeyi yağmalamaya odaklanan ve daha çok birbirleri ile çatışan çetelere dönüşmüş.
• Dünyadaki diger zengin muslumanlar kimse bana ilişmesin diye konuya ilgisizken, Yahudilere Amerikali yahudi işadamlarından nakit milyon dolarlar yardim yapildı. Ingiliz ordusu bölgeden daha çekilmeden güya! ingilizerden habersiz çaktırmadan hava kuvvetleri bile kurdular yahudiler. FBI yi bile atlatarak ABD savaş uçaklarından birini bölgeye getirmeyi başarmaları!
Anlaşıldığı gıbı ıngılızler ıkılı oynamış, Arapları ayakta uyuturken arkadan ısraılı destekledıklerı anlasılıyor. İngilizlerin ayrılırken arkada sahıp oldukları tum malzemelerı Yahudilere bıraktıklarını goruyoruz. Abd ise belli ki ıc polıtıkada tepkı almamak ıcın baslarda resmı yollarla ısraıle destek vermedıgı yönünde açıklama yapsa da savaş uçaklarının yahudılerın elınden çıkması herseyı anlatıyor aslında. Zaten ABD daha sonra halkı medya ve bu kıtap gıbı cesıtlı araçlarla uyuşturduktan sonra israile ölümüne destek verdıgını gızlememıs. Yine de Yahudiler isi sansa almıyor aslında cunku okumaya yenı başladığım İsrail Lobisi isimli akademik eserde amerıkalı yazarlar Amerikanın İsraile körü körüne destegını anlattığı makalalerı yüzünden Yahudiler tarafından tehdıt edıldıklerını ıfade edıyorlar. Yani bırakın toplumun tepkısı olduğu 20 yy zamanlarını gunumuzde bıle Yahudiler halkın tepkısını çekmemek ıcın yıldırma polıtıkalarına el altından ya da acıktan devam edıyorlar. Antisemitizm kavramı sagolsun bu yolla herkesı susturuyor adamlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlariniz icin