27 Mart 2023 Pazartesi

Olson, Grange ve Budayıcıoğlu (BCP Mart)

BCP (blogları canlandırma projesi) dahilinde mart ayının konusu Polisiye ve kadın yazarlar idi. (BCP hakkında detaylı bilgi için buraya Tıklayın )

Polisiye sayılabilecek Blade Runner 1. Ve 2. filmlerini seyrettim ve başka bir yayinda onlardan bahsettim. Bu yazıda ise polisiye kitap olarak Grangenin Siyah Kan ve Nail Olsonun Ikona kitaplarından bahsedeceğim. Kadın yazarlar olarak ise çok değerli gördüğüm Bachmanın Malina kitabına mustakil bir yazı yayınladım ve öyle bir şaheserle eş zamanlı olarak okuduğum Budayıcıoğlunun Kırmızı pelerin kitabını okumak ise benim icin çok zor oldu ama yine de bitirdim ve hakkinda birseyler yazabildim. Subat ayında etkınlıge hıc katılamamıs ve hatta bu ay dengeyi kaçırıp bazı BCP içeriklerini çok erken yayınlamıs olsam da toplam 4 kitap ve 2 film ile etkinliğin mart ayını tamamlamış oldum.

Normalde bloğuma göz atan biri farkeder ki; paylaştığım film ya da kitaplar hakkında acımasız olmamaya çalışır, negatif düşüncelerimi çoğunlukla arka planda bırakırım ama bu defa bunu yapamayacağım. Ilk defa beğenmediğim kitapların ardarda gelidiği bir yazı olacak bu.

17 Mart 2023 Cuma

Film: Blade Runner 1ve 2 (BCP-Mart)



Blade Runner (Bıcak Sırtı) filmi 1982 senesinde Philip K. Dick'in 'Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?' isimli romanından esinlenerek çekilmiş Bilim kurgunun bir alt dalı denebilecek Siberpunk türünün ilk örneklerinden olan, biraz dedektif türünde distopik ve kült bir karafilmdir. Yönetmen Ridley Scott'u Gladyatör, Cennetin Krallıgı, Marslı, Yaratık gibi filmlerden de biliyoruz. Birden fazla kameralardan cekimleri takip edip zor sartlarda görüntüyü elde etmeye calısan yönetmenin görsele asırı takıntılı oldugu ve oyunculuklara nerdeyse hıc karısmaması bir taraftan farklı karakterlere oyunculuk acısından sınırlarını zorlama fırsatı verse de Harrıson Ford gibi bazı oyuncular da yonetmen yuzumuze bakmıyor dıyerek bu durumdan rahatsız olmuslar.  

Melekler sehri adında gunesın net olarak gorulmedıgı, karanlık, sıber teknolojının ve yapay zekanın gelişerek organık anlamda da insandan ayırd edılemeyen robotların dunya dısı kolonılerde gorevlendırılmek uzere uretılıp gelıstırıldıgı bir gelecek ortamı sunuluyor oncelıkle seyırcıye. Anlasılan o kı; kalburustu dedıgımız sınıfsal kesım yenı olusturulmus bazı dunya dısı kolonılerde yasarken, artık tükenmiş ve yasanmaz hale gelmiş olan dunyada ise alt tabaka insanların olusturdugu bir karmasa ve kaos hakim. Polis dısında görülen tek hegomonya güçlü bir şekilde tekelleşmis bir şirket olan Eldon Tyrell şirketidir. Bu sirket 'İnsandan daha İnsan' sloganı ile kaynak arayısı sonucu kurdukları dünya dısı kolonilerde tehlıkeli ya da adi işler için üretilen Replicantları (Androidleri) ticari bir meta olarak satar. Replicantların yasama süresi uzadıkca hatıra, anı biriktirirler ve bu hatıralar ile duygusal tepki gekiştirmeyi öğrenip, düsünmeye ve irade göstermeye başlıyorlar. Bu nedenle Replicantların ömrü anı biriktirmeye ve bunları işleyip duygu, dusunce ve irade üretmeye fırsat vermeyecek sekilde 4 sene gibi bir süre olarak sınırlandırılır. 

7 Mart 2023 Salı

Malina - İngeborg Bachmann (BCP-Şubat)

Algıda secicilikden olsa gerek, Alman edebiyatı ve özellikle gencliğimin hatırı sayılır bır bolumunu gecırdıgım Viyana ile ilgili birseyler okumak her zaman ilgimi cekmiştir. Kitapta da Viyananın kozmopolit yapısı, mimarisi, travmaları sanki şehirin de ayrı bir karaktermiş gibi işleniyor oluşu bu kitapta benim en çok sevdiğim unsur oldu. İngeborg Bachmann'ın hayatına da kabaca baktıgımda yazabildigi tek kıtabı mutlaka okumalıyım demiştim zaten. 2 savas sonrası yıkıma sahıt olmus ve zamanının erkek egemen yazın dunyasında femınst hareketlerın umudu olmus olan Bachmann, gecen ay okudugum yazar Gogol gibi gencliğinde şiirler yazarak adını duyurmaya baslamıs. Sairlikten Nesire gecen her sanatcı gıbı düzyazıda da yeteneklerını gosterebılmıs. 

Felsefe, Psikoloji ve alman filolojisi okuyan yazar aslında bir anlamda klasik tabirle bizim alim dediğimiz cinsten kendini her alanda eğitmiş bir toplum önderi olabilecek bir kimliğe sahip olabilecek potansiyele sahipken yine Gogol gibi yasadıgı psikolojik rahatsızlıklar yüzünden hazin bir sekilde (bence) hayatına son vermis. 70 lerin çiçek cocuklar! ının popüler oldugu, herseyın serbest olusunu şiar edinilen bir zamanda (1) bir cok yazarla ilişkisi olmasına ragmen hayatının sonlarında Max Frisch ile olan acık! ilişkisinden dolayı cok acı ceken yazar son zamanlarında aşırı sakınlestırıcı, ilaç ve uyusturucu kullanmaya baslamıstı. Aldıgı yuksek dozda uyku ilaclarından sonra sigarasından cıkan yangında yara alıp hastaneye kaldırılmıs ama yanıklardan degıl doktorların uyusturucu krizi gecirdigini anlamaması sonucu orta yaşlarında olmasına rağmen yoksunluktan ölmüş ve bence Alman edebiyat ve düşün dünyası önemli bir kişiyi kaybetmiş.