16 Mart 2019 Cumartesi

Muhammed Esed - Mekkeye Giden Yol

Bu kıtabı seçmemdeki ılk motıvasyon Muahammed Esed'ın yolculuğunun Endulusde son bulması ıdı. Enduluse varan her hıkaye dıkkatımı cektıgı ıcın Muhammed Esed'ın hıkayesıne bakma ıhtıyacı duydum. Bızım de yolculuğumuz onun gıbı Vıyanadan baslayıp Enduluse kadar vardı ve bu benzerlik yazara olan ılgımı daha da arttırdı. Daha once de Yolculugu Fransada başlayıp Enduluste bıten Roger Graudy'nın kıtabını okurken farkettim ki sonradan musluman olan benzer toplum onderlerının hıkayelerı bana farklı pencereler acıyorlar.

'Ne bitmez bir yol olmuştu benimki! "Yalnızca yürüdün hep yürüdün" diyorum kendi kendime. Şimdiye kadar hiçbir zaman hayatını tutunabileceğin şeyler üzerine kurmadın ve hicbir zaman "nereye" sorusuna verilecek bir cevabın olmadı. Yürekten yüreğe konuk, ülkeden ülkeye gezgin olarak yürüdün. Sadece yol teptin ama içindeki tutku hiç dinmedi. Artık bir yabancı olmadığın yerde bile toprağa işleyen kökün yok......
...... Öyleyse benim bu gezginlik gunlerim neden bitmek bilmiyor ve niçin hala yoluma devam etmek zorunda hissediyorum. Niçin kendi sectigim hayat bütünüyle doyurmuyor beni? Bu batılı türden entellektuel bir huzursuzluk değildi. Hafızanın derinliklerinden seslenen bur kürt göçmenin sesini duyuyordum:
"Bir çukurda su hareket etmeden durursa kokuşur, bataklığa döner; ama kımıldar ve akarsa arınır, berraklasir. Öyleyse insan da gezerek arınır."
"Sen bir dünyayı başka bir dünya ile değiştirmek için yola çıktın. Gerçekte hicbir zaman sahip olmadığın benimsemedigin eski bir dünyadan vazgeçmekle sen kendin için yepyeni bir dünyayı seçmiş oldun."
Ve görüyorum ki böyle bir anlayış bütün bir ömrü doldurabilir.