6 Eylül 2018 Perşembe

Mozambik: Maputo

Cape Towndan Johannesburg aktarmalı olarak Maputoya doğru yola çıktık. Vasko de Gamayı ve Portekiz’i Mozambik’i sömürgeleştirdi diye sevmediğini söyleyen Bob Dylan ın Mozambik isimli şarkısı eşliğinde...


Biraz Tarih:

Batı işgalinden önce Arap bir Seyh olan Musa Bin Mbiki aracılığıyla arap coğrafyası ıle ticaret yapan bölgenın ısmı seyhın adından 'Mbiki' den türeyerek daha sonraları Mozambik olarak anılmıştır. 1498 de Vasko de Gama Mozambige ugramıs ve batının ilgisi altın bulma ümidi ile bu topraklara kaymıştır. Batı tarafından kotu muamele gorup köle olarak alınıp satılan Kolonı devletı Mozambık ancak 1975 de Samora Machel başkanlığında Mozambık Halk Cumhurıyetı ismi ile Komınıst bır devlet olur. Tam 11 sene sonra 1986 da hala nedenı açıklanamayan bır uçak kazasında hayatını kaybeden Samora Machel ülkede hala daha bir Önder olarak anılır. Machelın ölümünden sonra devletin Marksist kanadı daha da güçlenerek  tüm Endüstri kamusallaştırılıp Küba, Sovyetler ve Dogu Almanya gibi kominist ülkelerle işbirliği yapılmıştır. Hatta simdilerde bile Mozambik radyolarını acıtgınızda Küba esintilerini yakalarsınız... Avrupalı kalıfıye personel ve yatırımcılar ülkeyi terk edınce ülke ekonomisi ciddi zarar görmüş. 1976 yılında başlayan ic savaş 16 sene sürmüş ve 90 senesınde yapılan Anayasa degısıklıgı ıle Komınıst tek partılı düzenden, demokratik cok partılı düzene gecılmıs ve 92 senesınde ic savaş sona ermıstır



Simdilerde ise Baskent Maputoda bile hayat standartlarının cok dusuk olduğu, batılıların zengin, yerlilerin ise daha fakir bir hayat yasadıkları gözle görünür halde. Maputoda devlet son yıllarda alt yapı calısmaları yaptıysa da bunlar hep zengın batılıların yasadıgı ve Turıstlerın uğradığı bölgelerde yapılmıştır. Ülkenın kuzeyine doğru gıttıgınızde ıse ınsanların devletten nerdeyse hıcbır hızmet alamadıklarını gorebılırsınız.

Biz ülkenin güneyınde bulunan Baskent Maputoyu gezbıldık sadece. O da hava yağmurlu olduğundan turistlerin genellıkle uğradığı sahillerinde değil de sehrin içinde zaman geçirdik. Ülkede cogunlugu yerel dinler dışında Hırıstıyanlar oluşturur. Bakalım genelin Hırıstıyan olduğu Maputo halkında kadınların toplumdakı yerı nedır: Öncelıkle toplum ıcınde ciftler arasında doğru duzgun bır evlılık akdi yok bu nedenle çarpık ılıskılerden dolayı toplumun nerdeyse yarısı Aids hastası. Bu hastalıktan ölenler yüzünden ülke nüfusunun çocuklarının yine nerdeyse yarısı yetimhanelerde. Aids olan çocukların ayrı hastaneleri var. Kadınlar da erkekler de daha güzelini ve ya daha zenginini bulduğu gibi aileyi (cocuklarını da) rahatlıkla terkedebiliyor. Kadınların boşanmadan sonra edındıklerı hiçbir hakları yok cunku zaten fakir bir toplum. Kadınlar is hayatında beden ve is gücü olarak kullanılırken eğitimde ise kadınları kim takar!! gercı orda eğitim alanında erkeklerı de pek takan yok yani eğitimi takan yok...

Sehrin ortasına koydukları büyük 'Kadın Heykeli'. Kadınların ıs gucu olarak somurulmesı gerektıgı ıcın oraya konmuş ama kadın haklarının 'K' sının soz konusu olmadığı bu ülkede büyük Kadın heykelının etrafında sadece erkeklerın oturuyor olması da ayrıca manidar. Demek ki bu isler heykelle olmuyormuş.


Sehrin tüm caddeleri batı menşeli olan özellikle Marksist ünlü yazar ve sanatçıların isimleri ile adlandırılmış. Merkezde Bagımsızlık meydanında yine süpheli bir sekilde ucagı düşerek ölen Machel'in heykeli var. Bizdeki Atatürk ne ise onlarda da Machel odur.

 
Demir evin hikayesi ise trajikomik... Evi Gustave Eiffel tasarlamış hani bizim Eiffel kulesını ve Özgürlük heykelini yapan.... Portekizliler yerel halktan korktukları ıcın 1892 yapımı tamamlanan bu Demir Evi belediye binası olarak insaa etmişlerdir. Yalnız cok buyuk bir mühendislik hatta mantık hatası yapmışlar. Maputo sıcağında demır bir ev içinde yaşanmayacak kadar sıcak olduğu ıcın kullanılamamış. Günümüzde kultur mirası olarak gorulup klimalar eslıgınde ıcerısınde durulabılıyor.


Sehirdeki Katedral ve Kiliseler ise cok yeni olduğu ıcın biz gidip görme ihtiyacı duymadık keza Avrupada tarihi o kadar cok Kilise gördük ki burda yapılmış olan yeni kiliseler bizi kültürel olarak doyurmazdı.

Cuma namazını sehrın tarıhı pazarının karsısında olan bir camide kıldık. Maputoda islam için yeterli derecede tebliğ calısması yok, Fetö'nün aktif olduğu bir ülke olmasına rağmen yapılan aktıvıteler musluman azınlığı sömürmekten öteye gidememiş. Hangi dini kurulus muslumanların zekatına, sadakasına goz dıker kı... Böyle giderse bu ülkede Müslüman nüfusu gitgide azalmaya devam eder zaten.

Güvenli bir ülke değil. Hırsızlık cok olmasına rağmen cana kastetme konusunda komsu ülkelere nazaran daha cekıngenmis buranın ınsanı. Cunku Mozambık hapıshanelerı hapıshane değilmis... oyle kı kımse oralara düşmek ıstemezmıs. Prison Break dizisinde resmedilen Meksika ve Yemen hapishaneleri Mozambik hapishanelerinin yanında 5 yıldızlı otel gibi kalırmış. Oralarda biri sizin paranızı almak istiyorsa hemen kafanızı önunuze egıp cüzdanınızı uzatmanız gerekırmıs. Hırsızın yuzunu gormedıgınız ıcın sıze bırsey yapmazlarmış.

Biraz da cennet gibi olan bu topraklarda devlet bir cok destek versede Tarım guvenlık sorunları yüzünden yapılmıyormuş. Bildiginiz meyva sebze bu ülkede o kadar pahalı ki... Hem kötü ürün hem de cok pahalılar, çünkü hersey yurtdışından geliyor. Küçük bir bahçem olsa ben ekip biçsem deseniz ektiğiniz ürün yeşillendiği gibi çalınırmış. Hani ülke tarıhını okurken kominist düzen gormelerınden hareketle disiplinli bir millet olmalılar dıye dusunsem de tersine üretime dayalı degıl olanı yemeye dayalı bır komınızm bir ülkeyi ne kadar ayakta tutabilir ki... Üretim olmayınca fakirlik oluyor, fakirlik de halkı düşük seviyeli suçlara itiyor... Hani Avrupa burdan elini eteğini cekse yine de kısa vadede bu tembellikle toparlanacak gibi görünmüyorlar. Batı hayranlığı burda da gereksız saçma sapan konularda vücut bulmuş. Genel olarak Müslüman bir ülke olduğu için Türkiyeye evlatlık çocuk vermek ıstemıyorlarmıs, çocuklarımız musluman olmasın dıye!!

Maputoda etegımızde 4 bebe ve yagmurlu bir hava olunca biz de hemen Doga Tarihi Müzesine gittik. Bu müzede hayvanlar gercekmıs. Doldurulan hayvanlar sergilendiği için etekte 4 bebe görünce özenle çocuklar dokunmasın dıye pesımızde bir görevli gezdi desem yeridir. Orda açıkta bulduğumuz Piyanoya Yusuf yanaşınca hemen -Dokunmayın dedıler. Müzeyi gezerken başka bir Turistin cocugunun piyanoyu caldıgını görünce Yusuf da biraz çaldı. Demek çalmak serbest ama bazılarına daha serbest, neyse!


Gelelim Müzeden fotoğraflara




Assagıdakı Gergedandanın boynuzundan anlasılacagı gibi hayvanların degerlı kısımları çıkarılıp yerıne sahtelerı eklenmıs.









 







 

Bir Termit Yuvası

 
 
Tarihi Maputo Pazarı
 
Müzeden sonra Sehrin Portekizlilerden kalma mimarisi ile ünlü tarihi sebze pazarına gittik. Pazarın gırısınde sızın aldıklarınızı ya da alacaklarınızı taşımak ıcın bekleyen gençler var. Satıcılar alısverıs yapmanız ıcın sızınle muhabbet etmeye çalışıyorlar. Mozambıkte konuşulan dıl olan Portekızce İspanyolcaya cok yakın olduğu ıcın benım cat pat İspanyolcam ile anlaştık satıcılarla. Özellıkle çocukları yanımızda tasımamızı saskınlıkla karsıladılar
 

 




 
Afrikada yasayan Siyahilerin sacı cıkmadıgı ıcın peruk piyasası oldukça gelısmıs.
 
 
Bir de Kumas Pazarına gidip kumaş aldık
 
 
Tahta pazarına gitmeden olmazdı. El yapımı süs eşyaları arasından benım her gıttıgım ülkede aldığım magnetlerden aldım. Çocuklara da bır ıkı sey aldık.
 
  
 
Maputo sahıllerı de okyanusa baktığı ıcın sık sık gelgıtler olur. Bız orda bulunduğumuz zaman Sahıl bayağı bır gerıye doğru gıtmıstı. Sahılde satılan seker kamışı suyu ve hındıstan cevızı suyu satıcılarından mutlaka bu ıceceklerden almanızı tavsıye ederım. Ucaga yetısmemız gerektıgı ve kum fırtınası olduğu ıcın bız Hındıstan cevızı suyunu arabada ıcmek durumunda kaldık
 
 
Son olarak da Maputoda yemek yedıgımız Türk damak zevkine uygun bır restoran paylaşmak ıstıyorum. Herseyi Türkiyeden getiriyorlarmış keza orda yediğim lahmacunu türklerin yoğun yasadıgı bır cok ülkede bulamadım dıyebılırım.
 
 
Yaklasık 3 günlük Maputo gezımız de burda son buluyor. Donus ucagı Johannesburgdan aktardığı ıcın aralıksız uçuşumuz 13 saatı gectı. Etekte 4 bebe ile en uzun ucusumuzu yapmış olduk. Ucuslar geceye denk geldıgı ıcın elh cocuklar uyudu ama ben uyuyamayıp fılm seyrettim. İstanbula vardığımızda ise aralıksız 2 gün uyudum. Seyahat boyunca esım hastaydı ben de İspanyaya dondugumuzde hastalandım. Bıraz da Meryem hasta olur gıbı oldu ama elh ilaç kullanmadan atlattı.  
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlariniz icin